1- Kitle fonlama mevzuatının girişimcilik ve melek yatırımcılık adına nasıl faydaları olacak?
Kitle fonlamasının girişimcilerin fonlanması açısından çok önemli bir etken olduğuna inanıyorum. Bu açıdan bu konunun acilen kanunlaşması gerekiyor. Türkiye’de kurumsal fonlama (girişim sermaye şirketleri, VC’ler) çok kısıtlı kaldı, melek yatırımcı sayısı yeterli değil. Kitle fonlama mekanizması bu açığı dolduracaktır. Ek olarak kitle fonlaması birçok yatırımcıyı sisteme kazandıracağı için ilerde melek yatırımcılık ekosistemini de besleyecektir.
2- Girişimcinin yatırımcıyla görüşmesini bir mülakat gibi değerlendirecek olursanız girişimci bu görüşmede nasıl bir iletişim taktiği izlemeli ve nasıl davranmalı?
Hepsinden önemlisi girişimcinin istekli ve azimli olduğunu göstermesidir. Girişimcinin, iş planını ve idari özeti görüşme öncesinde hazırlaması da oldukça önemli. Bu iş planı, servis ve ürün hakkında bilgi içermeli, entelektüel derinliğe sahip olmalı ve yönetim takımı, gelişim stratejileri, rakipler, finansal artışlar, fonlama gereksinimleri ve çıkış stratejileri hakkında içerik anahtar bilgiler bulundurmalı. Ayrıca sunumunun da iyi hazırlanmış ve ilgili çekici olması gerekiyor.
Sunumlarda yatırımcıları en çok etkileyen nokta, girişimin CEO’su ve kurduğu ekibin yapısıyla ilgili tatmin edici bilgilendirme verebilmesi. Profesyonel sunum formatları kullanarak hikayelerini etkili anlatmaları da girişimciler için artı puan olacaktır. Tüm bunların yanı sıra pazar, tüketici, ürün durumu gibi noktalarda yeterli somut rakamların paylaşılması da girişimcileri sunumlarında bir adım öne taşıyacaktır.
Girişimcilerin herhangi bir anlaşmayı imzalamadan önce yönetim takımlarının ve iş meleğinin uyumlu çalışabilecek olmasına dikkat etmesi gerekiyor. İş meleklerinin vasıfları ile girişimcinin ihtiyaçları örtüşmeli.
3- Kurum içi girişimciliğin ekosistemi nasıl geliştireceğini düşünüyorsunuz?
Günümüz dünyasında inovasyon, kurumların hızla gelişmesini sağlayan unsurların başında geliyor. Kurumlar için başkalarının baktığı ama göremediği iş fırsatlarını hayata geçirme enerjisine sahip olmak ve bu girişimcilik ruhunu şirket kültürünün vazgeçilmez bir parçası haline dönüştürmek oldukça önemli. Kurum içi girişimcilik, Türkiye’de yeni bir kavram olsa da şirketlerin dikkatini artık daha fazla çekiyor. Rekabet şartlarının her geçen gün daha da zorlaştığı iş dünyasında, inovatif çözüm ve hizmet üretebilmek çok kritik bir konu haline geldi. Bu nedenle şirketler, artık kurumsal girişimciliği teşvik eden iletişim stratejilerini hayata geçiriyor. Çünkü girişimcilik ruhuyla sorumluluk alan çalışanlar, çalıştıkları şirketleri öne geçirecek yenilikçi çözüm veya hizmetler ortaya koyabiliyor. Kurum içi girişimciliğin gelişmesini, sadece girişimcilik ekosistemi açısından değil, katma değerli işler üretilmesini sağlaması ve ülke ekonomisine rekabet üstünlüğü getirecek alanlar açması açısından da oldukça önemli görüyorum.
4- Genelde melek yatırımcıların uzmanı oldukları, bildikleri alanlara yatırım yapmaları söyleniyor. Sizin bir melek yatırımcı olarak odaklandığınız alanlar var mı? Hangi alanlardaki işlere yatırım yapmayı tercih etmiyorsunuz?
Evet, internet ve teknoloji alanına odaklanıyorum ve bu alandaki işlere yatırım yapıyorum. Odak çok önemli, bir konuya odaklandığınız zaman o konuda dünyadaki gelişmeleri takip etme ve bu konuda çalışan şirket ve şahıslarla network oluşturmaya başlıyorsunuz. Bunu yapmayacak yatırımcılara tavsiyem, bu konuda uzmanlaşan melek yatırımcı ağları, yatırım fonları veya şahıslarla birlikte yatırım yapmaları. Bir konuda uzmanlaşmadan bireysel yatırımcı olmanın milli piyango bileti almaktan bir farkı yok.
5- Okuduğunuz ya da başkalarından duyduğunuz ve sizi çok etkileyen bir girişimcilik (Başarı/başarısızlık) hikayesi var mı?
Evet, Cirque de Soleil kurucusu Guy Laiberte. Avrupa’ya sadece ailesinden aldığı harçlık ve bir sırt çantasıyla gidiyor. Parasının bitmesi sonucunda sokakta gösteri yapanlara katılıp bu işi öğreniyor ve bundan “hayvansız, sadece insanların olduğu sirk” konseptini oluşturuyor. Vatanı Kanada’ya dönerek bunu iş haline getiriyor ve Cirque de Soleil’ı kuruyor.
Ardından işleri iyi gitmeyip batma noktasına geldiğinde son kalan parasıyla tek yön bilet alarak tüm ekibiyle Las Vegas’a gidiyor. Burada dünya çapında başarıyı yakalıyorve gösteriyi 90 milyon kişinin40 değişik ülkede izlediği bir girişim haline getiriyor. 2015 yılında çoğunluk hissesini satmasından sonra kazandığı parayı ise kendine harcamak yerine, kendisi kadar şanslı olmayan insanlara yardım etmeyi seçiyor ve Oyne Drop Vakfı’nı kurup dünyada suya dahi erişimi olmayan insanlara su götürmeyi misyon ediniyor. Bu beni oldukça etkileyen bir girişimcilik öyküsü…
6- Gelişmekte olan pazarlarda faaliet gösteren start up’ların avantajları ve dezavantajları nedir?
Türkiye boyutunda gelişmekte olan ülkelerin en büyük dezavantajı, lokal pazarın gelişmiş ülkeler kadar büyük ve gelişmekte olan ama nüfusu Çin, Hindistan gibi yeterli büyüklükte olmaması. Eğer Türkiye ufak bir pazar olsaydı (İsrail ve Skype’ın doğduğu Estonya gibi) girişimler ilk günden global olmayı hedefleyecek. Ancak orta boyutta pazar sebebiyle genelde girişimler, lokal pazarı hedefleyerek başlıyor. Lokal pazar, büyük yatırımları destekleyecek büyüklükte olmadığı için hiçbir zaman da globale geçiş yapacak yeterli kaynağı, kârı yaratamıyorlar.
Halbuki Çin gibi bir ülkede, AliBaba gibi şirket bir lokal pazarda büyük boyut ve kârlılığa ulaşıp sonradan bu imkanlarını globalleşmede kullanıyor. Bu anlamda Türk girişimciler, şans ve şanssızlığı aynı anda yaşıyor. Bu da globalleşmeyi zorlaştırıyor.
7- Hep girişimcilerde olması gereken özelliklerden bahsediyoruz. Peki, başarısız olan girişimcilerin ortak karakteristik özellikleri nedir?
Başarısız olan girişimcilerin karakteristiği:
1. Girişimlerinde kolay pes etmeleri veya yeterince ısrarcı olmamaları.
2. Yeterli liderlik/ iletişim becerisine sahip olmayıp insan kaynağını doğru kurup motive edememeleri.
3. Kaotik ortam ve bunun getirdiği stres ile baş edememeleri.
0 yorum