En büyük teknoloji ürünleri distribütörlerinden Bilkom, son 2 yıldır önemli bir değişim geçiriyor. Dijitalleşme kapsamında iş süreçlerini dönüştüren şirketin hedefi, dijitalleşme konusunda model olmak. Bilkom Satış Direktörü Fikret Ballıkaya, bu yolculukta kapılarını inovasyona ve girişimcilere açtıklarını belirtiyor ve ekliyor: “Yeni girişimlere de kucak açmak, yeni fikirleri değerlendirmek istiyoruz.”
HANDE YAVUZ [email protected]
Bilkom, 30 yılı aşkın süredir teknoloji markalarının distribütörlüğünü yapıyor. Uzun yıllar Apple ürünlerinin dağıtımını üstlenen şirket, bugün Asus, Huawei, Alcatel ve Warner Bros gibi alanında öncü markalara katma değerli dağıtım hizmetleri sunuyor.
Koç Holding bünyesindeki şirket, son 2 yıldır da önemli bir değişim geçiriyor. Uzun yıllardır Türkiye’nin Dijital Yaşam Koçu misyonuyla sürdürdüğü faaliyetlerini 2 yıl önce holdingin başlattığı dijital dönüşüm programına entegre etme kararı alan Bilkom, bu kapsamda önemli adımlar attı. İş yapış süreçlerini dijitalleştirdi. Mobil çalışmayı mümkün kılacak bir yapılanmaya geçti. Rekabeti daha üst seviyede tutabilmek için de bünyesine entegre edebileceği yeni girişimlere kapısını açtı.
2017 yılında ilk kez düzenledikleri Bilkom Corporate Challenge ile birlikte girişimcilere sundukları destekleri kurumsal hale getirdiklerini belirten Bilkom Satış Direktörü Fikret Ballıkaya, “Hackquarters iş birliğiyle düzenlenen Bilkom Corporate Challenge Dijital Yaşamın Geleceği Girişimciler Buluşması’nda analitikler, B2B2B, dağıtım ve deneyimsel olmak üzere 4 farklı kategorideki girişimleri ağırladık.
İlk üçe giren girişimciler Bilkom’la iş yapma olanağı kazandı. Ancak Bilkom kendi bünyesine entegre etmek için uygun bulduğu diğer projelere de mentorluk yapacak” diyor. Bilkom Satış Direktörü Fikret Ballıkaya ile şirketin dijitalleşme yolculuğunu ve girişimcilere yönelik stratejilerini konuştuk:
Öncelikle Bilkom’dan bahseder misiniz? Nasıl bir yapıda ne tür ürün ve çözümler sunuyor, kaç kişi istihdam ediyor, ne kadarlık bir ciro yaratıyorsunuz?
Bilkom, 1984’te kuruldu. BT sektörünün yaşını düşünürseniz eğer, genç bir şirket değil. İşe ilk olarak Apple’la başladık. Hala Apple’ın distribütörüyüz. Marka gelişimi ve iş geliştirmeyi de biz yaptık. 2014’te Asus, 2016 sonunda Huawei ile çalışmaya başladık. Son olarak Alcatel ile iş birliği yaptık.
Sadece markalarla çalışmıyoruz, müşteriye dokunabilecek güzel işler yapmayı seviyoruz. Örneğin Warner Bros’un Türkiye distribütörüyüz. Geçtiğimiz yıl 1,7 milyar TL’lik ciro gerçekleştirdik. Hızlı büyüyoruz. Bugün işimizin büyük bir kısmını telefon oluşturuyor. Perakendedeki her 5 telefondan birini biz dağıtıyoruz. Mobil sevdiğimiz bir alan. Ama mobil de şekil değiştiriyor ve biz kendimize “Dijital Yaşam Koçu” diyoruz.
Neden böyle diyorsunuz? Bu kavramı biraz açar mısınız?
Dijitalleştirme hep yaptığımız bir iş oldu. Yıllar içinde hep birilerine gidip “Biliyor musun böyle bir dünya var” dedik. Distribütörlükten daha farklı işler yapıyoruz. Dijital teknolojileri ve yaşam tarzlarını buluşturuyoruz. En sonunda kendimize “Dijital Yaşam Koçu” demeye karar verdik. Hayatlara dokunuyoruz. Günün sonunda belki bir ürün satıyoruz. Bunu nitelikli bir şekilde yapıyoruz. Katma değer üretiyoruz. Ama aslında dijitali hayatlara getiriyoruz.
Bugün dijital dünyaya nasıl bakıyorsunuz?
İnternetin, sosyal medyanın daha aktif olması ve iş süreçlerine girmesiyle hayat hızlandı. Bizim savaştığımız nokta da daha hızlı olmak, daha verimli olmak, daha kaliteli olmak…
Aynı zamanda siz de şirket içinde bir dijital dönüşüm yaşıyorsunuz. Bu dönüşümden bahseder misiniz? Bu dönüşüme neden ihtiyaç duydunuz? Şu ana kadar bu dönüşüm kapsamında neler değişti?
Holdingde CEO’muzun önderliğinde dijital dönüşümün neden olması gerektiğiyle ilgili yönlendirme oldu. Bir nevi holding bu bayrağı taşıdı. Uluslararası danışmanlar geldi. Tüm ekipleri sürece dahil ettik. Çalışmalara 2016 başında başladık. Önce fikirler çıktı. Hiçbir fikri filtrelemedik.
Bir anlamda inovasyona da kucak açtık. Günün sonunda dijital yaşam teknolojilerini kitlelerle buluşturmak dijital yaşam koçu mottomuz ama bizim bir de dijital vizyonumuz olmalı diye düşündük. Bu teknolojileri en iyi kullanan, en iyi örnek model şirket olalım istedik. Model dijital şirket olmak diye bir vizyon koyduk.
3 temel konu belirledik. Biri müşteri deneyimine ait. Bayilerimize, iş ortaklarımıza, alt dağıtıcılarımıza, toptancılarımıza online olarak tüm faaliyetleri karşılayabilecekleri ve kendi feedback’lerini verebilecek bir platform oluşturduk. Bu platformu şimdi herkese açtık. İkinci konu 7/24 Bilkom… Burada mesele ofisi olmayan bir şirketin yönetilmesi. Üçüncü konu da katma değer yaratmak. Hem tedarikçilerimize hem müşterilerimize hem de bayilerimize bir değer yaratmak istiyoruz. Yapay zekayı bu işe getirmek istiyoruz. Yolumuz uzun.
Girişimcilik de bu değişimin bir parçası… Girişimcilikle ilgili nasıl bir yaklaşımınız var?
Girişimcilerle çalışmalarımız yeni değil ama bu boyutta değildi. Biz üniversitelerle uzun süredir çalışıyoruz. Çok sayıda proje destekledik. Daha önce bakanlıklarla ortaklıklar yaptık. Ama kendi içimize girişimciliği yeni yeni getirmeye başladık. Bu dijital dönüşümle birlikte oldu. Geçen yıl ilk defa bir Bilkom Corporate Challenge Dijital Yaşamın Geleceği Girişimciler Buluşması yaptık. Analitikler, B2B2B, dağıtım ve deneyimsel olmak üzere 4 farklı kategorideki girişimleri ağırladık.
Müthiş keyifliydi. Onlarca start up arasından seçilen 10 projenin 10’u da çok kıymetliydi. İlk üçe giren girişimciler Bilkom’la iş yapma olanağı kazandı. Ancak Bilkom kendi bünyesine entegre etmek için uygun bulduğu diğer projelere de mentorluk yapacak. Onların ürün ve hizmetlerini alıyoruz. Bazılarının ürünlerini bazılarının hizmetini alıyoruz. Bu çift taraflı beslenme. Bazısının da vizyonu ve aklı çok iyi. Bir tanesinden bize özgün ürün ve hizmet yaratmasını istedik. Çünkü konsepti güzel ama iş modeli bize uymuyor. Bizim iş modelimize uygun aynı konseptte bir şey üretebilir.
Start up’ların dijitali kullanma performanslarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuda çok üst seviyedeler. Biz işi iş olarak benimseyip dijitali işe getiriyoruz. Yani dijital imkanlarla işi nasıl daha ileriye götürebiliriz diye bakıyoruz. Sonuçta dijital bir araç. Belki bir dijital platform olmak bizim ileride bir hedefimiz olabilir ama bu şirketlerin birçoğunda dijital amaç olmuş. Hayal ettikleri çözüme tutkuyla yaklaşıyorlar. Birçoğumuz hayal bile etmekte zorlanırken hayalin peşinden koşacak enerjiyi ve cesareti göstermek ve bunu başarmak inanılmaz adımlar.
Ama orada durmuşlar. Fikri ticarileştirme konusunda eksiklikleri var. Bunun parayla ilgisi yok. Çünkü orada fikir ve idealist yaklaşım ön planda. Bu tecrübeyle olacak bir şey. Arkadaşlar o kadar heyecanlı ki… Müşteriyi dinlerken o kadar heyecan göstermiyorlar. “Siz ne istersiniz” diye sormuyorlar. Oysaki karşı tarafa “Neye ihtiyacınız var” diye sormaları gerekiyor. Biz onlara bu konuda danışmanlık yapıyoruz, müşterilerin ihtiyacına göre ürünlerini ve hizmetlerini oluşturabilecek daha esnek yapılar olmalarına yardımcı oluyoruz. Müşteriye çözüm üretmeleri gerekiyor. Bunları öğreniyorlar.
START UP’LARIN EKSİĞİ NEDİR?
“Fikri ticarileştirme konusunda eksiklikleri var.”
“GENÇLERDEN ÖĞRENECEĞİMİZ ÇOK ŞEY VAR”
“YOL GÖSTERİYORUZ” Yeni girişimlere de kucak açmak, yeni fikirleri de değerlendirmek istiyoruz. Bu iki taraf için de faydalı bir girişim. Biz melek yatırımcı değiliz ama biz bir iş yönetiyoruz. Ne istediğimizi biliyoruz ama nasıl olacağı konusunda alternatif fikirlere açık olmamız lazım. Hele ki konu dijital, yeni fikirler ve inovasyon ise gençlerden öğreneceğimiz çok şey var. Biz de onlara işe bakış açısı, işletmeyi nasıl yönetmeleri gerektiği konularında yol gösteriyoruz. Ben her yıl yeni fikirlere ev sahipliği edebileceğimizi düşünüyorum.
“HER FİKRE AÇIĞIZ” Geçen yıl konuları belirleyip Startup Challenge yarışmasını yapmıştık. Şimdi şu konular demektense ne yapmak istediğimizi tanımlayıp bize nasıl yardım edersiniz diye çağrı yapmayı doğru buluyorum. Startup Challenge’da ilk 10’u çağırdık. Ancak 11 kişi geldi. 11’inci kişi beni yakaladı ve “Beni çağırmadınız ama geldim. Beni dinleyecek misiniz” dedi. Ben de onu ilgili yöneticilerle bir araya getirip konuşturdum. Bazen de kişi kendi kaderini kendi yönetiyor. Biz her yeni fikre açığız. Etkileşim iki taraflı. Bizim yeni fikirlere ihtiyacımız var. Start up’ların ise ellerinden tutup bir üst noktaya taşıyacak birilerine ihtiyacı var. Doğru bağlantıları kurabilmek çok önemli. Biz doğru bağlantıları nasıl kuracaklarını gösteriyoruz.
1 Comment