Vadi’nin trend avcısı


MUBI dünyanın önde gelen sinema yayın platformlarından… 7 milyonun üzerinde üye, ayda 300 bine yakın filmi MUBI üzerinden online izliyor. MUBI’nin kurucusu ise bir Türk girişimci: Efe Çakarel… Ortakları arasında ünlü yönetmen Martin Scorsese’nin bile yer aldığı MUBI’yi örnek bir başarı hikayesi haline getiren Çakarel, bu başarısının arkasındaki itici gücü şöyle tanımlıyor: “Aklımda ne varsa dünyaya izletir, gösterir, okuturum. Nasıl? İkna etmede sınır tanımayarak, çok inanarak ve çok inandırarak.”

Söyleşi / Efe Çakarel
Nilüfer Gözütok Ünal / [email protected]

“Olması gereken fikrin kendini anlatabilmesi. Bir de gözünü kapatınca fikrinin gerçeğe döndüğünü, görüyor musun? Her şeyi bırak ve yap, başaracaksın.”

Efe Çakarel son yılların en başarılı start up girişimcilerinden… MIT Bilgisayar Mühendisliği mezunu olan Çakarel, Stanford’da MBA yaptı. Goldman Sachs’ta çalıştı. Avrupa Parlamentosu’nda görev aldı. Ancak hayalinde girişimci olmak vardı ve 7 yıl önce dünya çapında başarı kazanan MUBI’yi kurdu. Bir gün Tokyo’da bir kafede otururken internet üzerinden film izlemek isteyince böyle bir hizmetin olmadığını görerek harekete geçen Çakarel, “2007 yılında, koskoca Japonya’da, dünyanın en büyük üçüncü film pazarında, internet üzerinden film seyredebileceğim bir servis yoktu. 60 milyar dolarlık ev eğlencesi pazarının DVD ve kablo/uydudan gelecek 10 yıl içerisinde internete kayacağını hissettim ve o kafede iş planımı yazmaya başladım. Bir ay içerisinde MUBI’yi kurdum” diyor. Aradan geçen 7 yılın ardından bugün MUBI, 177 ülkede aktif bir şekilde faaliyet gösteriyor. 7 milyonun üzerinde üyesi, ayda 300 bine yakın filmi MUBI üzerinden izliyor. MUBI’nin kurucusu Efe Çakarel, dünya çapında bir şirket kurmaya giden yolculuğunu ve gelecek hedeflerini Start Up’a anlattı:

vadinin-trend-avcisi2Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Sizi bir girişimci olarak harekete geçiren ne oldu? MUBI’yi kurma kararını nasıl aldınız?
Beni tanımakla MUBI’yi tanımak arasında yakın bir ilişki var; o yüzden kısaca ‘Efe kim?’ anlatayım. MIT Bilgisayar Mühendisliği eğitiminden sonra Goldman Sachs’ta Londra ve New York’ta teknoloji grubunda yatırım bankacılığı yaptım. Sonra Stanford’da MBA yaptım. 7 yıl önce bir heyecanla MUBI’yi kurdum. Bugün dünya çapında trend olan bir şirketi çekip çeviren, büyüten girişimciyim. Aklımda ne varsa dünyaya izletir, gösterir, okuturum. Nasıl? Kahve almaya kaykayla giderek, bin şeyi aynı anda düşünürken susarak, yerinde duramayarak, ikna etmede sınır tanımayarak, çok inanarak ve çok inandırarak.

Peki MIT bilgisayar mühendisliğini ve sonrasındaki eğitim maceranızı anlatır mısınız?
Yıl 1994. Cenevre’de Avrupa Matematik Şampiyonası’nda Avrupa üçüncüsü olduktan sonra kendimi tam bursla MIT’de buldum. MIT’de o ilk yılım, Netscape’in, yani ilk browser’ın ortaya çıktığı, yavaş yavaş herkesin “internet” diye bir olayı tanımaya başladığı yıl. Ve bu enerjinin en yoğun şekilde hissedildiği yer MIT Bilgisayar Mühendisliği Fakültesi. Bilgisayar ve internetle olan macera öyle başladı. MIT ve sonrasında da tüm hızıyla devam etti.

Sonrasında hayat nasıl esti ve sizi nerelere sürükledi?
MIT’den sonra hayatta ne yaparsam yapayım bünyesinde bulunduğum şirketin önemli finansal kararlar alacağını hissederek, bu konuda en iyi tecrübe edinebileceğim yere gitmeye karar verdim: Goldman Sachs. 4 yıl boyunca Londra ve New York’ta Goldman Sachs ile çalıştım. Arkasından Stanford’da MBA yaptım.

Bir dönem Avrupa Parlamentosu’nda çalıştınız… Orada göreviniz neydi?
Stanford’da okuduğum iki yılın arasındaki 2004 yazı Türkiye’nin Avrupa Birliği ile müzakerelerinin başlamasına Parlamento’da oy verileceği yazdı. Konuya olan yakın ilgimden dolayı Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Alejo Vidal Quadras’ın danışmanı olarak o yazı Parlemento’da geçirdim. Hatırladığım bir anım, bir akşam Alejo’ya politikaya atılmak istediğimi söyledim. Kendisi beni durdurdu. Politikayı kariyer hedefi olarak belirlemememi, önce iş hayatında kendimi geliştirip başarıya ulaşmam gerektiğini ve bundan 15-20 yıl sonra politikaya atılarak tüm bilgi, birikim ve tecrübelerimi o aşamada ülkeme katmamın daha faydalı olacağını anlattı. Ve bir bakıma hayatımın yönünü çizdi. Alejo ile o akşam yemek yemeseydik, belki bugün MUBI olmayacaktı.

“TÜRKİYE’NİN POTANSİYELİ HARİKA”
FİKRİN DİLİ KALMADI Fikir denen şeyin sınırı, dili, dini kalmadı artık. Dünyanın farklı yerlerinden insanların aynı görüş altında bir anda toplanabilmesi birkaç saat. O yüzden Türkiye’nin harika potansiyeli olduğu ortada.

İHTİYACA CEVAP VERMELİ Start up kurmak isteyenlere tavsiyem, yaklaşımın, fikrin önce bir ihtiyaca cevap olduğundan emin olmaları. Çünkü aksi takdirde çabalar anlamsız kalabilir… Sonra inanmak ve peşini bırakmamak. Sonra hızlı aksiyon alabilmek ve planlarla eş zamanlı olarak disiplinle çalışmak…

MUBI’ye gelirsek… MUBI’yi kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
MUBI benim daha önce yaptığım her şeyin birikip ve birleşip bir top olup ayağıma geldiği oluşum. Stanford’da okurken bulunduğum ortam, Silikon Vadisi, zamanlamanız doğruysa, parlak fikirlerin hayata geçirilebildiği benzersiz enerjisi olan bir yer. Google, Ebay, YouTube ve Facebook’un başlangıç noktası. Bu enerji beni tetikledi. Aldığım eğitime hem ters köşe hem değil denilebilecek bir fikrin peşindeydim. Bir gün Tokyo’da bir kafede oturuyorum, “In the Mood for Love” adında sevdiğim bir filmi bilgisayarımdan seyretmek istedim. Ve 2007 yılında, koskoca Japonya’da, dünyanın en büyük üçüncü film pazarında, internet üzerinden film seyredebileceğim bir servis yoktu. 60 milyar dolarlık ev eğlencesi pazarının DVD ve kablo/uydudan, gelecek 10 yıl içerisinde internete kayacağını hissettim ve o kafede iş planımı yazmaya başladım.

Bir ay içerisinde Palo Alto’da MUBI’yi kurdum. MUBI’yi kurduğum zaman bugünün en parlak değeri olarak ‘içerik’ bu kadar fark edilmemişti. Ne sunduğumuzun önemli olduğundan ve insanların içeriğimizle etkileşime geçmeleri gerektiğinden çok emindik. Buradan hareketle ‘sevilen’, kendi enerjisiyle büyüyen bir yapı yaratmalıydık. Çok inandığım bir yoldu bu. MUBI’de dünyaca iyi bilinen ve herkesin öyle kolay kolay ulaşamadığı filmler olacaktı. Art house sinema, bağımsız filmler, nerde olması beklenen bir MIT mezunu için tanıdık kavramlar değildi. Ama ben kombinasyon insanıyım. Fikir öyle netti ki çok ciddi bir boşluğu dolduracaktı. Bu amaçla yola çıktık ve MUBI kurulmuş oldu…

Nasıl bir araştırma ve analiz süreciniz oldu?
Fikir çok açık ve doğruydu. Araştırmayı bu sektörü nasıl daha iyi tanıyabilirim kısmında yaptım. Dinamikleri nelerdir ve kendimizi orda nasıl var ederiz kısmında… Bu da festivaller ve network anlamına geliyordu.

Finansman konusuna nasıl çözüm buldunuz? Ortaklıkta nasıl bir yapılanmaya gittiniz?
Silikon Vadisi, Palo Alto’dayız, yıl 2007. Elimizde güçlü bir fikir var. İnanın o gün böyle bir yerde olabileceğimizi hissediyordum, çünkü elinizdeki fikir siz onu anlatmadan kendini gösteriyorsa doğru yoldasınız demektir. Tam da bu nedenle bizimle birlikte heyecanlanan yatırımcılarımızla yola çıktık. Katkıları ölçeğinde bizi büyüten ve bizimle büyüyen Türkiye’den ortaklarımız Chantier Film’in sahibi Metin ve Nedim Anter, Ayşecan Özyeğin Oktay, Aydın Senkut (Felicis Ventures), Ege Tanör, Özgür Önder, Dağlar Çizmeci, Ali Akay, Can Serter, Cem Tüfekçi, Umur Özal ve Ahmet Faralyalı.

İlk etapta kendinize nasıl bir yol haritası çizdiniz?
Yaptığımız işi en iyi yapabilecek bir takım kurarak yola çıktım. İlk günden eksikle ve yarımla başlayamazsınız. En iyi içeriğe ve filme ulaşabilecek film insanları, filmlerin en net ve hızlı izlenmesini sağlayabilecek bir teknoloji şirketi olduğumuzu her fırsatta gösterecek yazılımcılar ve film gibi sanatla nefes alan bir iş yaptığımızı da hiç unutturmayacak en iyi pazarlama, marka ve tasarım ekibi… Bu sacayağını kurduktan sonra yine aynı mottoyla ilerledik.

HEYECAN VEREN ANA TREND
ANLATMA İHTİYACI Global trendleri de insanların tüketimleri belirliyor. O yüzden insan gerçeğinden kopmamak gerek. Kendini anlatma ihtiyacı, iletişim ihtiyacı şirket birleşmelerini sağlıyor. Hikaye anlatma içgörüsünün altında çok şey yatıyor. Öte yandan insanların bilgiye ve içeriğe olan açlığı kolay kolay değişmeyecek gibi duruyor.

EN BÜYÜK FIRSAT Ve beni en çok heyecanlandıran trend mobil. 1 milyar kişinin cebinde işlem hızı korkunç bir cihaz var. Benim elimdeki iPhone, 20 yıl önce MIT’de kullandığım dünyanın en hızlı IBM S/390 mainframe bilgisayarından daha hızlı. Ve bu 1 milyar kişi birbiriyle ‘bağlı’. Gözümüzün önünde çok net ama bu bahsettiğimin ne kadar büyük ve önemli bir gelişme olduğunun farkında olan çok az kişi var. Genç girişimciler için en büyük fırsat mobil. Mobille her sektörü değiştirebilir, korkunç değerler yaratabilirsiniz.

“MUBI benim daha önce yaptığım her şeyin birikip ve birleşip bir top olup ayağıma geldiği oluşum.”

vadinin-trend-avcisi3“FİKİR KENDİNİ SATIYORSA YOLU AÇIKTIR”
7 YILLIK KIYASLAMA Start up gelişimleri noktasından bakınca, 7 yıl öncesiyle ne dünya aynı yerde ne Türkiye…. Evet belki daha zor hayat. Ama en başta da dediğim gibi fikir orda bir yerde durup göz kırpıyorsa ve siz kendinizi paralamadan kendi kendini satabiliyorsa start up fikrinin her zaman yolu açıktır.

TEK DEZAVANTAJ Teknolojinin ve iyi insan kaynağının çok geliştiği ortada. Bu gerçekten parlak fikirlerin destekçisi olmaya aday bir durum. Bence tek dezavantaj ise avantaj ile tam olarak aynı. Teknik meselelerin gelişmesi ‘basit’ ana fikirden uzaklaştırabilir. Bu tuzağa düşülmemeli. Günün sonunda insanlar ne yormak ne yorulmak istiyor. İnsanın özü, duygusal ihtiyaçları hep aynı. Bu sulardan çok uzaklaşmamak gerek.

MUBI ile nasıl bir fark yarattınız? Nasıl bir boşluğu doldurdunuz?
MUBI en ham haliyle bile önemli bir boşluğu dolduruyordu. Ama biz yetinmedik. Doğru bir ses tonu yarattık. Kendi filmlerini internet ortamında görmeye çekinen yönetmenler bize gelmeye başladı. Ya da önemli film şirketleri bizimle çalışmaya başladı. İşte burada kendimizi marka olarak doğru konumlamak, samimiyetle anlatmak ve ilk günkü heyecanımızın bütün ekip olarak her gün devam etmesini sağlamak etkili oldu diye düşünüyorum.

MUBI’yi hayata geçirirken karşılaştığınız zorluklar oldu mu, bunları nasıl aştınız?
Yönetmenler ve film şirketlerini internet mecrasına ikna etmek bir nebze zor oldu. Yıl 2007 öyle düşünün… Ama kendimize inanmamız ve tabii eş zamanlı olarak dünyanın da değişmesi bu engeli aşmayı kolaylaştırdı.

Büyüme yolunda size ilk hamleyi yaşatan gelişme ne oldu?
2 hamle var diyebilirim. Biri kesinlikle psikolojik… Cannes Film Festivali’nde Martin Scorsese ile tanıştım. Ve kendisi MUBI’nin ortaklarından biri oldu. Çok iyi hissettiren ve insanı başka bir motivasyona taşıyan bir dönüm noktasıydı. İkinci gelişme ise Sony ile anlaşmamızdı. Çünkü Sony algı anlamında da MUBI değerleriyle çok örtüşüyordu.

Sony ile yaptığınız anlaşmayı nasıl gerçekleştirdiniz?
Biri iyi filmlerin olduğu bir yapı… Diğeri izlettiği her içeriği çok iyi bir kaliteyle izletmek isteyen bir yapı. İki taraf da çok heyecanlı ve yaptığına çok inanıyor. İşte bir araya gelmemizin motivasyonu tam olarak bu… Belki de bu tür ilişkilerde yaşanabilecek en verimli, en gerçek hedefe koşan bir anlaşma yaptık. MUBI’den film izlemek, Sony Playstation’ın ‘oyun’ algısına bir katma değer oldu. Konsolda yerimizi aldık ve evinde koltuğuna oturup film izlemek isteyen herkesin karşısına filmlerimizle geçtik. Sony ile bir yılın üzerinde süren müzakereler neticesinde MUBI’yi PlayStation platformu için geliştirmek ve PlayStation 3 ve 4 üzerinden filmlerimizi dağıtmak üzere bir ortaklık anlaşması imzaladık. Sony ile ortak milyonlarca dolar yatırım yaparak geliştirdiğimiz ürünü ilk aşamada 18 ülkede 7 farklı dilde piyasaya sürdük. İlk üç ay içerisinde 1 milyondan fazla PlayStation kullanıcısı uygulamamızı yükleyip film seyretmeye başlayınca Sony Bravia televizyon grubunun ilgisini çektik. Sony Bravia ile de daha sonra yaptığımız anlaşma çerçevesinde 2013 yılı sonu itibariyle 58 ülkede her satılan Sony Bravia televizyonun içerisinde MUBI servisi yer aldı. Televizyonunuzu internete bağlayıp istediğiniz filmi seyredebileceksiniz. Sony ile PlayStation ve Bravia’dan sonra bir sonraki hedef platform Android bazlı mobil cihazları. Beni en çok geliştirmekte olduğumuz mobil uygulamaları heyecanlandırıyor. Tablet, herkesin tahmin ettiğinden de daha büyük bir olay.

Son olarak Samsung’la yaptığınız işbirliğinden bahseder misiniz? İşbirliğinin kapsamı nedir? Bu yatırım size nasıl geldi?
MUBI fikir olarak da kurgu olarak da geniş kitlelere ulaşabilecek bir yapı. Samsung ile yaptığımız işbirliği en çok bu hedefin altını doldurmakta etkili. İnsanların TV’den film izledikleri gerçeğini düşündüğümüzde, film izletmekte çok iddialı bir markayla bir araya gelmek çok değerli. Aralarında bir okyanus olan insanlar belki de aynı anda aynı MUBI filmini aynı model Samsung TV’lerinden izleyebilecek.

MUBI’nin hedefi nedir, nereye varmayı planlıyorsunuz?
Hedef yaptığımız işte dünyanın en iyisi olmak. Ve bunu başarmak için de dinlenmek yok, çalışmaya devam. Gelecek 3 yıl içerisinde ciro beklentimiz 100 milyon dolar.

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.