Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker de genç girişimcileri takip eden iş insanlarından biri… “Bisküvi ve çikolata alanındaki girişimciler yakın takibimde diyen” Ülker, birçok girişime yatırım yaptığını anlatıyor. “Batanları değil, büyüyenleri biliyorsunuz. Neticede batırdığımdan daha çok para kazandım” diye konuşuyor.
M.RAUF ATEŞ [email protected]
Murat Ülker, hiç kuşkusuz Türk iş dünyasının en ilham veren girişimcilerinden… Bundan tam 18 yıl önce Yıldız Holding’de yönetimi babasından devraldı. Aradan geçen zamanda grubu yerel bir şirketten dünya devi haline getirdi. Bugün Yıldız Holding onun kaptanlığında 34,3 milyar TL’lik cirosu ve 56 bin kişilik dev çalışan ordusuyla yurt içinde ve yurt dışında hızlı büyümesini sürdürüyor.
Murat Ülker, grubunu büyütürkende yenilikçi girişimler ortaya çıkarmaya odaklanıyor. Grup bünyesinde yer alan girişim şirketleriyle yeni iş fikirlerinin izini sürüyor. Artık zenginliğin sahip olunan sermayeyle değil uygulanabilir iş fikriyle ilgili bir durum olduğunu belirten Ülker, gıda sektöründe girişim konusunda öncü olduklarının altını çiziyor. “Girişimcilik inkübasyon merkezimizi Northstar A.Ş. adıyla 2012 yılında kurduk. Burada bilimsel çalışmaları ya da yeni iş fikirlerini şimdilik kendi şirketlerimiz için geliştiriyoruz” diye konuşuyor.
Genç girişimciler de Ülker’in ilgisini çekiyor. Bu dünyayı öğrenerek ilham almayı önemsediğini altını çizen Ülker, “Kendi işimizle ilgili olan yani bisküvi ve çikolata alanındaki girişimciler yakın takibimde” diye konuşuyor. Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, girişimcilik dünyasındaki son gelişmeleri ve start up dünyasıyla ilişkisini Start Up’a şöyle anlattı:
Türkiye’deki büyük grupların fon şirketi kurarak girişimcilere yatırım yaptığını veya yapmaya hazırlandığını görüyoruz. Diğer bazı büyük gruplar da çeşitli iş birlikleriyle girişimcilik dünyasından besleneceklerine yönelik açıklamalar yapıyor. Bütün bu sinyalleri değerlendirdiğimizde girişimciler sizin gibi büyük grupları nasıl etkileyecek? Sizler de nasıl bir değişime yol açacak?
Teknoloji şirketlerinin gelişim hikayelerinin küçük ve genç bir fikirle başladığını görüyoruz. Bu iş fikirleri girişim şirketleriyle bugün hayatımızı değiştiren büyük işlere dönüştü. Başlangıçta daha çok teknoloji sektörleri için uygunmuş gibi görünen bu model, günümüzde geleneksel sanayi kollarında da ilerletici bir model olarak işe yarıyor.
Geçmişte Türk filmlerinin değişmez bir klişesi vardı. Patronundan uygun davranışı göremeyen genç adam yıllar sonra geri döner, eski patronunun işini elinden alır ve onun maroken koltuğuna oturarak şu lafı ederdi: “Bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı…” Bana göre girişim uygulamaları işte bu klişeyi değiştirdi. Uygulanabilir, başarılı ticari sonuçları olacağı öngörülebilir fikirleri olan genç girişimciler artık yine gururlu olabilir ama fakir değiller. Artık zenginlik ne kadar sermayeniz olduğuyla değil ne kadar uygulanabilir bir iş fikriniz olduğuyla ilgili.
Elbette bu gelişime biz de kayıtsız kalmadık. Hatta gıda sektöründe girişim konusunda öncüyüz diyebilirim. Girişimcilik inkübasyon merkezimizi Northstar A.Ş. adıyla 2012 yılında kurduk. Burada bilimsel çalışmaları ya da yeni iş fikirlerini şimdilik kendi şirketlerimiz için geliştiriyoruz. Bu projeler olgunlaştığında şirketlerimize devrediyoruz. Hatta bu aralar Godiva için geliştirdiğimiz bir ürün piyasaya çıkıyor. Yani bunlar bize yol gösterecek, işimizi kolaylaştıracak.
Bu yeni yıkıcı oyuncular karşısında ayakta kalmak için büyük organizasyonlardaki hangi yapılar öncelikli, değişmesi gereken bariyerleri oluşturuyor. Siz Yıldız Holding’de nereden işe başladınız?
Mesele ‘yıkıcı’ kavramına nasıl yaklaştığınızla ilgili. Biz bu dalgayı yıkıcı değil ilerletici olarak yorumluyoruz. 1944 yılından gelen bir geçmişimiz var. Bütün bu yıllar boyunca ilerlememizi yeni gelişmelere direnerek ya da onlardan korkarak yapmadık. Değişimi anlamayı, bize olan fayda ya da zararlarını analiz etmeyi ve faydalarını geliştirip olası zararlarını azaltarak işimizi yaptık. Her dönemin gelişmelerine göre hizalanmak durumundasınız.
“Ben en iyisiyim” inadının kimseye faydası yok. Sisteminize en yeni fikirleri almak ve kendi işinizin lehine kullanmak durumundasınız. Bunu içselleştirmekle yükümlüsünüz. Ayrıca organizasyonunuzu da buna göre düzenlemek, buna hazırlıklı olmak zorundasınız. Biz de tüm organizasyonumuzu amaç odaklı, çevik, iş birliği içinde, esnek ve pozitif davranan kişilerden oluşturarak ayakta kalabileceğimizi düşünüyoruz.
Mentorluk yaptığınız, fikirsel destek verdiğiniz isimler var mı?
Kurumsal olarak destek verdiğimiz ya da mentorluk yaptığımız süreklilik arz eden bir uygulamamız yok. Fakat yönetim olarak daha çok kadın yönetici olmasını destekleyen bir programın parçası olduk. Ben de bu programda mentorluk yaptım. Ayrıca şirket içinde de kendi çalışanlarımız için uyguladığımız mentorluk programlarımız var.
Siz kişisel olarak start up dünyasıyla ne kadar ilgilisiniz? Hangi girişimcileri, hangi start up’ları takip ediyorsunuz? Hangilerini beğeniyorsunuz?
Genç girişimler elbette benim de ilgimi çekiyor. Bu dünyayı öğrenerek ilham almayı önemsiyorum. Kendi işimizle ilgili olan yani bisküvi ve çikolata alanındaki girişimciler yakın takibimde. Diğer alanlardaki girişimciler ise benim seviyemde değil ama Ali Ülker ve Cem Karakaş adlı liderlerimiz tarafından takip ediliyor. Ben de onlardan bilgi alıyorum.
Ahmet Özokur, “Girişimci yönüm dayıma benziyor” diyor. Bir sürü şirket yaratıyorsunuz, alıyorsunuz, satıyorsunuz. Gözde Girişim ile birçok şirkete de yatırım yaptınız. Yatırım yaptıklarınızdan batan oldu mu? Çok paranız battı mı?
Girişimcilik çok heyecan verici bir alan. Asla kayıtsız kalamazsanız. Ayrıca bu işte bir durursanız düşersiniz. Girişimcinin ivmesini koruması lazım. Evet, birçok girişimde bulundum. Batanları değil, büyüyenleri biliyorsunuz. Neticede batırdığımdan daha çok para kazandım.
Ailenizin üçüncü kuşak temsilcilerinden Ahmet Özokur bu dünyanın içinde… Ailenin gençlerinden başka ilgilenen var mı?
Ailemizdeki gençlerden o yaşa gelmiş başka kimse yok. Ahmet Özokur bu işi gayet başarılı bir şekilde yürütüyor. Mesela Ömer Özokur da şirket ortağı olmasının yanında Coldstone bayiliği vererek girişimcilere imkan tanıyor.
Yurt dışında operasyonlarınız aracılığıyla bulunduğunuz ülkelerdeki girişimcileri izliyor musunuz? Şu an ilgilendiğiniz yabancı start up var mı? Yabancı start up’lara yatırım yapabilir misiniz?
Ali Ülker ve Cem Karakaş global olarak bunlarla ilgileniyor; fakat biz Gözde’de start up’tan ziyade kendini ispat etmiş işlere önem veriyoruz.
Dünyadaki gıda şirketlerine baktığımızda girişimcilerle, start up’larla bir sinerji oluşturma, birlikte çalışma eğilimi var mı? Gıdacıların bu şirketlerle nasıl bir teması ve aksiyonu var?
Bildiğim kadarıyla bütün global rakiplerimiz start up’lara ilgi duyuyor. Unilever ve Mondelez’i örnek gösterebilirim. Biz ise daha ziyade dijitalizasyon, iş yapış şekillerinin geliştirilmesi gibi konulara yoğunlaşıyoruz ve bu konularda oldukça iyiyiz.
PARANIZ BATTI MI?
“Neticede batırdığımdan daha çok para kazandım.”
HANGİ START UP’LARLA İLGİLENİYORSUNUZ?
“Bisküvi ve çikolata alanındaki girişimciler yakın takibimde.”
MÜŞTERİ İHTİYACINA ODAKLANMAK GEREK
“ŞAHANE FİKİR ÇÖP OLDU” Hangi iş kolunda olursanız olun yaptığınız ya da yapacağınız işin sonunda müşteri tarafından satın alınması lazım. Harika bir fikrin var, bu fikre yatırım yapan yatırımcın da oldu. Fikrin ticari uygulamaya da dönüştü ama alıcısı yok. Ne oldu? Şahane bir fikir çöp oldu. “İş iyiydi ama müşteri bizi anlamadı.” Müşteri mi suçlu yani?
DÜNYAYA ENTEGRE GİRİŞİMLER Böyle bir dünya yok. Girişimcilerin, fikirlerini hayata geçirirken müşteri ihtiyaçlarına odaklanmalarının gerekli olduğunu düşünüyorum. Hatta günün ihtiyaçları da değil, müşterinin gelecek ihtiyaçlarını doğru öngörüp ona uygun tasarımlar yapmak lazım. Bana göre sadece kendi coğrafyanda değil, dünyaya da entegre olabilecek girişimlerin geliştirilmesi şart.
GELİŞEN PERFORMANS Girişimcilik hem şahsen benim hem Yıldız Holding’in ilgi alanına giren bir konu. Türkiye’de biz halka açık Gözde Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı A.Ş. ile bu konuda çalışıyoruz. Yatırımcıların takdir ettiği gelişen bir performansımız var. Ayrıca kaybolmaya yüz tutmuş ya da büyüme yolunda ilerlerken işleri iyi gitmeyen ve satılan şirketleri ve markaları da tekrar hayata geçirip istihdam sağlamak da son 6-7 yıldır yaptığımız işler arasında. Örnek olarak ŞOK, Aytaç, Derby, Tokai, Piyale, Mintax markalarını söyleyebilirim.
0 yorum