Oğuzhan Atay, Amerikalı biyoteknoloji start up’ı BillionToOne’ın kurucularından biri. Start up, hamilelikte alınan kanla bebekte olabilecek 5 önemli genetik hastalığı teşhis eden testler üretiyor. 3 yılda toplam 32,5 milyon dolar yatırım alan girişim, son olarak 150 milyon dolar değerlemeye ulaştı. Atay, en önemli hedeflerini, 5 yılda 1 milyon hastanın hayatında pozitif değişikliğe neden olmak olarak açıklıyor ve ekliyor: “Buna ulaşırsak 5-10 milyar dolarlık bir şirkete dönüşeceğimizi biliyoruz.”
BillionToOne, Oğuzhan Atay, David Tsao ve Sukrit Silas’ın Stanford Üniversitesi’nde doktora eğitimi alırken kurdukları bir biyoteknoloji start up’ı. Unity adlı ilk ürününü 2019 Temmuz’unda piyasaya süren girişim, hamilelerden alınan kanla bebekte olabilecek 5 önemli genetik hastalığı teşhis eden testleri gerçekleştiriyor.
3 yılda toplam 32,5 milyon dolar yatırım alan girişim, son yatırım turunda 150 milyon dolar tahmini değerlemeye ulaştı. BillionToOne Kurucu Ortağı Oğuzhan Atay, exit hedeflerinin olmadığını ve hiçbir zaman değerlemelerle ilgilenmediklerini belirtiyor.
Atay, “Önümüzdeki 5 yıl içinde 1 milyon hastanın hayatında pozitif değişikliğe neden olabilmek en önemli hedefimiz. Buna ulaşırsak zaten 5-10 milyar dolarlık bir şirkete dönüşeceğimizi biliyoruz” diyor.
BillionToOne Kurucu Ortağı Oğuzhan Atay ile BillionToOne’ı konuştuk:
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Koç Lisesi mezunuyum. Sonrasında Princetonda moleküler biyoloji alanında lisansımı tamamladım. Aynı anda matematik, fizik ve bilgisayar yazılım alanında da yan dal eğitimi aldım. Orada entegre bilimler adı altında çok özel bir programa dahil Princetondan sonra doktora için Stanford’a gitmeyi tercih ettim.
Girişimciliğe geçiş süreciniz nasıl oldu?
Doktora sırasında aynı binada çalıştığımız hocalardan biri, ilk defa anne kanından bebekteki genetik hastalıklara bakmak için DNA sekanslamasını da kullanarak bir yöntem geliştirdi. Yöntem klinik araştırmaları da geçip hızlı şekilde kullanılmaya başlandı. Tarihte en hızlı büyüyen teşhis yöntemlerinden biri oldu. Ondan önce Down sendromu gibi hastalıklara bakmanın tek yolu amniyosentezdi.
Siz bu ekipte miydiniz?
Hayır, iletişimde olduğumuz başka bir grubun çalışmasıydı. Bunu anlatma nedenim, bu keşfin çok hızlı büyümesi ve sonra şirketleşip başka bir şirkete satılması sürecine tanık olmamızdı. Başka şirketler de benzer teknikler geliştirip bu işi çok hızla yaydı. Bu teknolojiyi gördüğümüzde geliştirilebilecek iki fırsat alanı gördük. iki problem keşfetmiştik. Biri fiyatın ABD standartlarında bile yüksek olmasıydı. Hala da öyle…
Üzerinden 5-6 yıl geçmesine rağmen ABD’de herkesin ulaşabileceği bir test değil. ilk başladığında 1.500 dolardı, şimdi 500 dolar civarında. Down sendromu bebekte bir kromozomun fazla olması demek. Yapılan testler 21’inci kromozoma bakma üzerine kurulu değil. Her şeyi sekanslamak üzerine kurulu. Yani hiç kullanmayacağınız sekanslara masraf yapmış oluyorsunuz.
Biz DNA’yı sayma noktasına getirebilirsek hem bu testleri çok daha uygun yapabileceğimizi hem çok farklı noktalara getirebileceğimizi fark ettik. DNA moleküllerini analiz ederek iki alanda çok önemli gelişmelere imza attık.
Bunlar neler?
Biri, hamile anneden sadece kan alarak doğacak bebekteki genetik hastalıkların tespiti. Diğeri de kanserde kandan biyopsi yapmak.
Biyopsi, cerrahi bir uygulama. Siz nasıl bir yöntem geliştirdiniz?
Yüzde 50 tümörde biyopsi problem yaratabiliyor. Tümörün beyinde ya da pankreasta olduğunda bir parçasını kesmek çok kolay olmayabiliyor. Biz biyopsi yerine sadece hastadan kan alarak aynı teşhisi yapabiliyoruz. Prosedür olarak daha kolay olmasının ötesinde biyopsinin yarattığı hayati tehlikeleri de önlüyor. Olabildiğince her şeyi makine öğrenmesi gibi yöntemlerle biraz daha geliştirerek analiz ederek sonuca dökmek istedik.
Halihazırda ABDde 5 hastalığa her hamilelikte bakılması isteniyor, çünkü bunlar hem çok ciddi hastalıklar hem önceden tespit edildiğinde erken tedavi şansı oluyor. Hepsi tek genden kaynaklanıyor. Anne karnında tespit edildiğinde bebek doğunca hemen tedaviye başlanabiliyor. Erken teşhis ve tedavi hasta bebeklerin yaşam kalitesini çok etkiliyor.
Siz ne zaman şirketleştiniz?
Şirketi 2016’da kurduk. Önce V Combinator’ın fellowship programı vardı. Ufak bir miktar, yani 20 bin dolar destek verip mentorluk yapıyorlardı. Pazarda hızlandırılmış MBA gibi bir programdı, buna katıldık. Ürün geliştirme konusunda bizi doğru bir yola soktu. 20 bin doları aldığımızda doktoradan mezun olma aşamasındaydık.
Kurucular kimler?
Ben, David Tsao ve Sukrit Silas kurucularız.
Sonraki adımlar neler oldu?
Melek yatırımcılardan ufak ufak toplamda 500 bin dolar yatırım aldık. Bu parayla testin temel anlamda çalıştığını ispatladık. Sonra V Combinator’ün asıl programına girdik. V Combinator, 120 bin dolar veriyor ama asıl bizi yüzlerce yatırımcının karşısına çıkarıyordu. O noktada klinik çalışmaya hazırdık.
Böylece 2017de 2 milyon dolarlık bir yatırım daha aldık. Bundan sonra hızlanmaya başladık. Klinik araştırmalarımızı yaptık. Amerikada en büyük medikal kurumlardan biriyle çalıştık. O araştırmaların sonuçları çok iyi geldi. Anne kanından örnek alıyorduk, bebek doğduktan sonra sonuçları karşılaştırıyorduk. Teşhisimizin doğru olup olmadığına bakıyorduk. O sonuçlar yüzde 100 doğru çıktı.
Ekibi ne zaman büyüttünüz?
7-8 kişilik bir ekiptik. O noktada şirkete dışarıdaki iyi şirketlerden insan kaynağı takviyesi yapmaya başladık. Başka şirketlerde çok daha yüksek maaşlarla çalışabilecekken işe inandıkları ve hisse de aldıkları için bizi tercih ettiler. Klinik araştırma noktasına kadar 3 kurucuyduk. O noktada kurucularımızdan David’in akademik yönü ağır bastı ve ayrılıp akademiye geri döndü. Şu an iki kurucu olarak devam ediyoruz.
İki kurucu olarak endüstriden de bizi tamamlayacak isimleri bulup temel takımı oluşturduk. Ürün gelişimi, laboratuvar ve regülasyonlar konusunda 2 kişi aldık. Onların da etkisiyle çok ufak bir takımken yaptığımız ürünlerin neleri değiştireceğini gördük. 3 hafta içinde 5 yatırımcıdan w teklif aldık.
Seri Ada Hummingbird Ventures ve Neotribe Ventures’ın liderliği üstlendiği yatırım turuna katılan diğer şirketler Y Combinator, Libertus Capital, Pacific 8 Ventures, Civilization Ventures, 500 İstanbul ve HOF Capital oldu. 15 milyon dolar yatırım aldık.
O fonla laboratuvarımızı büyük bir klinik laboratuvara dönüştürdük. Satış grubu kurduk. Klinik bilim adamları işe aldık. Takımı büyüttük. 2019’un başında 15 milyon dolar daha yatırım aldık. inanılmaz hızlı, 3 aylık bir süreçte yüzlerce dokümanı gece gündüz çalışıp bir araya getirerek testi satabilmemizi sağlayan lisansı aldık.
COVID-19 alanına nasıl girdiniz?
Aslında enfeksiyon hastalıkları alanımız değil. Ama teknolojimiz bu testi yapmaya çok uygundu. COVID-19 testini geliştirebilmek için 500 bin dolar yatırım yaptık ama bunu insanlık için bir çalışma olarak görüyoruz. Bizim testimizi insanlar kullanırsa karşılığında sadece 5 dolarlık bir gelir olur. Piyasadaki testlerin fiyatı çok yüksek.
Teknolojiniz ne?
Makine öğrenmesi kısmı var ama asıl püf nokta; 40 yıl önce üretilmeye başlanmış, insanın DNA sekansının çıkarıldığı projede otomatize edilmiş bir ekipmanı, sözel data veren bir ekipmanı, biyokimyasal kısımda ufak değişiklikler yaparak kantitatif hale getiriyoruz. Bu da virüsün olup olmadığını bize net şekilde söyleyebiliyor.
Test şu an hangi aşamada?
Geliştirdik. FDAe (Food and Drug Administration) elimizdeki dataları teslim ettik. Onay için ön başvuru yaptık. FDA’den gelecek cevabı bekliyoruz. En çok istediğimiz şey diğer laboratuarların da bu testi yapması. Uluslararası pek çok laboratuvara test kitlerimizi yollamaya başladık. Birçok ülkeden Ingiltere’de Oxford’dan, Ürdün Hükümeti ve askeriyenin yönettiği bir test sistemi var onlarla iş birliğindeyiz. Türkiye’deki bir laboratuvarla görüştük. Brezilya’daki en büyük laboratuvar ilk örnekleri alıyor. Umarım dünya çapında tüm laboratuvarlar testi ne kadar hızlı şekilde kullanabileceklerini görür.
Büyüme rakamlarınız nasıl gidiyor?
Her çeyrekte yüzde 100 büyüyoruz.
Şirketi exit etme hayaliniz var mı?
Geliştirdiğimiz teknoloji prenatal (doğum öncesi) ile başladık, onkolojiyle devam ediyoruz. Şu anda Unity Complete diye bir test geliştiriyoruz. Beş hastalığın dışındaki hastalıklara da bakacağız. O da 2-3 ayda piyasaya çıkacak. Onkolojideki süreç 3-5 yıl kadar sürecek. Elimizdeki datalar piyasadaki testlerden belli metriklerde 10 kat daha iyi çözünürlüğe ulaşmamız üzerine kurulu.
Prenatalda Down sendromuyla baktığımız hastalıklar arasında çözünürlük farkı 1.000 kat. Yaptığımız geliştirmeleri kırılma noktası olabilecek 10 kat, 100 kat, 1.000 kat daha iyi olacak ve önemli problemleri çözebilecek şekilde yapmaya çalışıyoruz. Bunlar da çok uzun sürüyor. Yani ben şirketi 100-200-500 milyon dolara satayım sonra yeni bir şirket kurayım gibi düşünemiyorum.
Tabii ki hayatın getirdiği gerçeklikler de var. Şu an salgın sürecinde şanslıyız ki bankada ciddi miktar paramız var. Hiçbir şart altında şirketi satmam demek istemiyorum. Şirketin başarılı olması, daha çok insana hizmet edebilmesi, onu satmayı gerektirecekse, bizi o noktaya zorlayacaksa tabii ki satmak daha mantıklı olacaktır. Zaten geliştirdiğimiz teknolojilerin uygulama alanı çok.
Dünyanın en büyük diagnostik şirketini bile aynı platform üzerine oturtabilirsiniz. Bu şirketi büyüttüğümüz sürece gidip başka bir şirket kurmanın çok anlamı yok.
“DEĞERLEMELER KENDİLİĞİNDEN GELİR”
HAYATLARA POZİTİF ETKİ
Biz hedeflere şirketimiz için ne kadar değerlemeye ulaşacağız gibi bakmıyoruz. Kaç insanın hayatını pozitif olarak etkilediğimize bakıyoruz. 100 binlerce hamilenin, 10 binlerce kanser hastasının hayatını pozitif etkilediğimizde onların kanserinin daha erken aşamada teşhis edilip sonra hangi tedavinin kullanılabileceğine karar verilip ve sonra o tedavinin çalışıp çalışmayacağını yine kandan alınan örneklerle bakılmasını sağladığımızda zaten o değerlemeler kendiliğinden gelir.
BEŞ YILDA 1 MİLYON HASTA
Beş büyük hedefimiz var. Önümüzdeki 5 yıl içinde 1 milyon hastanın hayatında pozitif değişikliğe neden olabilmek en önemli hedefimiz. Buna ulaşırsak zaten 5-10 milyar dolarlık bir şirkete dönüşeceğimizi biliyoruz. Koyduğumuz hedefler daha çok geliştirdiğimiz ürünleri herkesin kullanımına açık, herkesin kullanabileceği fiyat noktasına çekebilmek, olabildiğince çok doktorun farkında olmasını ve kullanmasını sağlamak üzerine kurulu.
“BÜYÜK ETKİLİ PROJELERE ODAKLANIYORUZ”
“YÜZDE 90’A ULAŞMALIYIZ”
haline getirip 1 milyondan fazla insanın hayatına pozitif şekilde dokunmak istiyoruz. Önemli hedeflerimiz şöyle: 30’dan fazla ülkede ürünlerimizin genel olarak satılması, Amerika’da yüzde 90’dan fazla hastanın tamamen sigorta kapsamında olması ve hiç ücret ödememesi. O yüzde 90’a ulaşmak uzun vadeli bir süreç gerektiriyor.
“FİKİR LİDERLERİYLE ÇALIŞIYORUZ”
Medikal kurumların fikir lideri profesörlerle çalışıyoruz. Araştırmalarımız var. Önümüzdeki 5 yılda bu araştırmalarla yaptığımız testlerin sağlık alanında ne kadar önemli bir değişiklik yarattığını kanıtlayıp o kurumdan özel bir şekilde spesifik olarak bizim testimizin kullanılması gerektiğine daire bir yorum alabilmek. Bu yorumu almak önemli, çünkü o komiteden geçtiğinde ülke çapında tüm hastalara testimizi uygulayacağız.
ONKOLOJİ PROJELERİ
Onkoloji alanında kandan biyopsi testi geliştirip bunu FDA onayından geçirmek istiyoruz. Başka şirketlerin kesinlikle çözülemez dediği problemleri çözdük. Kanser üzerine 2-3 projemiz var. Örneğin bir kanser hastasına ilaç verildiğinde bu tedavinin çalışıp çalışmadığını anlamak için tümörün resmini çekiyoruz. Kandan DNA’ya bakarak uygulanacak tedavinin işe yarayıp yaramayacağını çözmeye çalışıyoruz. Büyük etkili projelere odaklanıyoruz.
“TEST BAŞINA 700 DOLAR ALIYORUZ”
“ALTI AYDA İNANILMAZ MOMENTUM”
Temmuz 2019’da Unity’nin satışlarına başladık. Altı aylık bir süreçte inanılmaz bir momentum yakaladık. Dışarıdan fonlardan görüşme ve yatırım yapma isteği aldık. O noktada kendi yatırımcılarımızla görüştük.
Onlar bize, ‘Sizin dışarıdan yatırımcı almaya ihtiyacınız yok, çok dikkatli para harcayan bir grupsunuz ama ekstra yatırım istiyorsanız biz size verelim’ dediler. Seri A’nın devamı olarak aynı yatırımcılarımızdan 15 milyon dolar daha aldık. Toplam şu ana kadar 32,5 milyon dolar yatırım almış durumdayız
150 MİLYON DOLAR DEĞERLEME
Son değerlememiz 150 milyon dolar tahmini gibi oldu. Bu değişebilir. Unity adlı onaylanmış piyasadaki ürünümüzle hamile anne kanından 5 genetik hastalığa bakıyoruz. Bu genetik hastalıklara bakılması medikal kurumlar tarafından önerildiği için bizim geliştirdiğimiz sistemle her test başına sigorta şirketlerinden 700 dolar alıyoruz.
Bu da bizim hızla geliri büyütmemize neden oluyor. Tek testle 100’lerce milyon dolar şirket değerlemesine ulaşılabilecek bir alandayız ama kendimizi bir ürünlük şirket olarak görmüyoruz. Geliştirdiğimiz platform teknolojisi birçok alanda çok büyük değişiklikler getirebilir.
0 yorum