Teknolojiler 5-7 yılda bir değişiyor, insanlar ise bu değişime 10-15 yılda ancak adapte olabiliyor. Bu arada oluşan farkın kapanması için “daha hızlı öğrenmek ve daha akılcı yönetmek” tek çare. Buna da “öğrenmeyi optimize etmek” deniyor.
İhsan ELGİN [email protected]
Geçen haftalarda Thomas Friedman’ın “Geciktiğin için Teşekkür Ederim” adlı son kitabını okudum. Okurken de kurumların girişimcilik dönüşümlerinde çok önemli bir noktayı gözden kaçırdıklarını fark ettim: Öğrenme ve adaptasyon süreçlerinin optimizasyonu… Bu noktaya değinmeden önce bu fikre nasıl vardığımı anlatayım. Kitapta Lab CEO’su Teller’ın Moore Kanunu http://www.mooreslaw.org/ ve insanların uyum sağlayabilme kapasitesini anlatan bir grafikten bahsediliyor. Grafik özetle teknolojilerin 5-7 yılda bir değiştiğini, insanların ise bu değişime 10-15 yılda ancak adapte olabildiğini belirtiyor. Bu arada oluşan farkın kapanması için teknoloji gelişimini yavaşlatamayacağımıza göre “daha hızlı öğrenmenin ve daha akılcı yönetmenin” tek çare olduğunu iddia ediyor. Buna da “öğrenmeyi optimize etmek” diyordu. Kitabı okuduğumda bir anda bugüne kadar çalıştığım tüm şirketler gözümün önünden geçti. Hepsinde ortak noktalar vardı. Hepsi yakalayamadığı bir değişimin farkındaydı, akıllarında bunu çözmek için bazı fikirler vardı ama öğrenmeyi optimize edemedikleri için başarıya ulaşamıyorlardı.
Bunları düşününce Teller’ın kitapta geçen grafiğini aşağıdaki gibi farklılaştırdım. Bu yeni grafikte öncelikle “teknoloji” kavramını “yenilikle” değiştirdim. Çünkü bu değişiklik teknoloji dışı etkilerle “iş modeli” değişimi de olabilirdi. Tüm organizasyonun çabasını anlatabilmek için de “insan adaptasyonunu” “şirket adaptasyonu” ile değiştirdim. Grafik, yenilikler dünyasının değişim hızıyla (C eğrisi), şirketlerin ona adaptasyon hızını (B eğrisi) karşılaştırıyor. A noktasıyla bugün yeniliğin ilgili endüstride hangi noktada olduğu, B1 noktasıyla da şirketlerin ne kadarına adapte olabildiklerini gösteriyor. B1 noktası ile A noktası arasındaki boşluk ise şirket olarak kapatmamız gereken alanı işaret ediyor. Ayrıca şirketlerin gelişi güzel, yani odak alanı belirlemeden inovasyon yapmamaları gerektiğini de anlatıyor. Çünkü konsantrasyon olmadan sonuç mümkün değil.
İKİ SEÇENEK
Şirketlerin bu boşluğu kapatmak için iki seçeneği var:
Sıçrama metodu: B1’den A’ya bir anda zıplayabiliriz. Buna sıçrama metodu diyorum. Şirketler bunu ancak inorganik (satın alma veya birleşme) yöntemlerle yapabilir. Start up engagement programları aracılığıyla start up’larla iş birliği yaparak, onlara yatırım yaparak veya onları satın alarak sıçramayı gerçekleştirebilirler.
Yürüyüş metodu: Diğer yol olarak da gelecekte C noktasını yakalayacak yatırımı yapmak ya da A1’deyken durumu anlayıp A’ya gitmek olarak düşünülebilir. Bulunduğu endüstrideki yenilikleri yakalamak için şirketin değişimine yatırım yapılabilir. Yani organik olarak çalışana, kültüre ve iş yapış biçimine yatırım yapılır. Bu yaklaşım için kurumiçi girişimcilik programları ve girişimci kuruma dönüşüm çalışmaları devreye giriyor.
İŞ BİRLİĞİ YAPARAK SIÇRAMA
Tüm bunlardaki amaç, şirketin öğrenme ve adaptasyon süreçlerini optimize etmek ve hızlandırmak. Yani, B1’i ve A noktasını birleştirmek. Bunu gerçekleştirmenin yolu ise girişimci kurumlara dönüşmek. Yani kurum içinde girişimci metotlarla minimum kaynakla maksimum iş fikrinin test edilerek iş yapış biçiminin ve kültürün değiştirilmesi ve yukarıda bahsettiğimiz C noktasına emin adımlarla yürünmesi gerekiyor. Bu aynı zamanda kurum dışında girişimlerle ve diğer teknoloji şirketleriyle iş birliği yaparak sıçrama gerçekleştirerek rekabet avantajı sağlanmasını ifade ediyor. Core Strateji koordinasyonunda hayata geçen Girişimci Kurumlar Türkiye Platformu tam da bu noktada kurumlar ve girişimlerle iş birliği yapmak ve bu iş birliğinden doğan öğrenmeyi sağlamak ve ayrıca içeride ve dışarıda girişimcilik dönüşümünü hızlandırmak için şirketlerin doğru adımları atmalarını sağlamak misyonuyla yola çıktı.
Günümüz şirketlerinin bugünün küresel rekabet ortamında hayatta kalabilmeleri ve gelecekte rekabet avantajı yakalayabilmeleri için hem içeride hem dışarıda girişimcilik dönüşümü gerçekleştirerek daha hızlı öğrenmenin ve daha akılcı yönetmenin yöntemlerini keşfetmeleri, değişime hızla adapte olarak yıkıcı inovasyona karşı önlem almaları, bugün için mücadele ederken yarın için çalışmaları gerekiyor. Aksi takdirde kurumların bu rekabetçi ortamda hayatta kalması mümkün değil.
STARTUPS.WATCH’TAN 3. ÇEYREK RAKAMLARI
2018’in ilk 9 ayında girişimlere 65 turda 43 milyon dolar yatırım yapıldı. Bu rakamlar geçtiğimiz yılın neredeyse 3’te 1’i düzeyinde. Bu düşüşün nedenini bazı yatırım fonlarının süresinin geçen yıl dolmasıyla açıklamak mümkün.
Geç dönem yatırımlarda keskin bir yükseliş yaşanmasının temel nedenini Trendyol’a yapılan işlem miktarı oluşturuyor.
2018 sonuna dair beklenti ise erken dönem yatırımlarda 60 milyon dolar tutarına ulaşmak.
Kitap tavsiyeleri
STARTUP PLAYBOOK: FOUNDER-TO-FOUNDER ADVICE FROM TWO STARTUP VETERANSRAJAT BHARGAVA, WILL HERMAN
Bir start up’ı sıfırdan nasıl kurarsınız? Kitapta Bhargava ve Herman, kurmuş oldukları bir düzine yüksek teknoloji yazılım şirketi, kurdukları 3 start up’ın halka arz edilmesi ve 6 start up’ı satmış olmaları ile edindikleri deneyimler ışığında girişimciler için bu zorlu süreçte rehberlik edecek çok önemli tavsiye ve ip uçlarını paylaşıyor.
HOW TO BE THE STARTUP HERO: A GUIDE AND TEXTBOOK FOR ENTREPRENEURS AND ASPIRING ENTREPRENEURS- TIM DRAPER
İlk adım… Belki müşteriyi aramak, belki de yeni bir şey dizayn etmek veya patronunuzla konuşmak olabilir. O ilk adım sizin için her neyse bu kitap sizi eyleme geçirerek hayallerinize ulaşmanız konusunda gerekli ilhamı vermeyi amaçlıyor. Kitap içindeki sorular, hikayeler ve meydan okumalarla okunması biraz zor ama sorduğu sorular ve bu soruların okuyucuda uyandırdığı düşünceler provoke edecek türden.
0 yorum