Kırılamayan önyargılar bir iş fikri yarattı


Genç girişimci Ali Acur, kendi geliştirdiği “Raylı Sistemlerde Vibrasyon Analizörü” ile arızaları tespit ederek, oluşabilecek tren kazalarına karşı erken uyarı imkanı sağlıyor. TCDD tarafından kullanılmaya başlanan ve test çalışmaları süren proje, yurtdışından da yoğun talep görüyor.

Berrak KUTSOY
[email protected]

Berrak Kutsoy

Berrak Kutsoy

Genç girişimci Ali Acur, kurucusu olduğu Delphi Sonic ile endüstriyel sektörler için robotlu otomasyon sistemleri geliştiriyor. Acur’un mühendisliğini yaptığı “Raylı Sistemlerde Vibrasyon Analizörü” projesi, arızaları tespit ederek oluşabilecek tren kazalarına karşı erken uyarı imkanı sağlıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları (TCDD) tarafından kullanılmaya başlanan ve test çalışmaları süren proje, yurtdışından da yoğun talep görüyor. Proje için Almanya, Fransa, Azerbaycan, Ukrayna gibi ülkelerle görüşmeler sürüyor. Proje, aynı zamanda TÜBİTAK 1512 Bireysel Aşamalı Destek Programı’nda hibe almaya hak kazandı. Acur, Delphi Sonic’i hayata geçirmeden önce de birçok yerde çalıştı. Yurtdışında Unicef İngiltere, Airbus Almanya bu deneyimlerden sadece birkaçı… Türkiye’de ise otomotiv sektöründe AR-GE ve bakım mühendisi olarak çeşitli şirketlerde görev aldı. Birçok icat ve robotik otomasyon faaliyetlerinde de bulundu.

KIRILAMAYAN ÖNYARGILAR
Delphi Sonic ise tüm deneyimlerini aktardığı girişimi oldu. Acur bu girişimin hikayesini şöyle paylaşıyor: “Aslında pazar ve talep doğrultusunda bu işe yöneldim. Bakım ve AR-GE mühendisi olarak çalıştığım şirketleri sürekli geleneksel bakım yöntemlerinden yenilikçi ve önleyici faaliyetlere yöneltmeye çalıştım. Özellikle önleyici bakım konularında kırılamayan önyargılar ve tecrübe eksiklikleriyle beraber işletmelerde yaşanan insan kaynakları zorlukları, beni bu iş fikrinin ortaya çıkmasına yöneltti. Sonuç olarak istediğimiz gibi de oldu; tamamen insandan ve kişiden bağımsız kendi kendine arıza oluşmadan arıza uyarısı verebilen ve bir takip gerektirmeyen sistemi elektronik kartından yazılımına kadar üretmeyi başardık.”

“Aslında kendi şirketimi açmak ve iş fikrini bir ürüne dönüştürmek benim için çok zor bir karar olmadı. Fakat her girişimci gibi ben de en büyük engeli maddi aşamada yaşadım.”

Ali Acur

Ali Acur

1 YILDA HAYATA GEÇTİ
Fikri bulduktan sonra uygulamaya geçme aşamasında Acur’un neler yaşadığına gelince… Kendisinden dinliyoruz: “Aslında kendi şirketimi açmak ve iş fikrini bir ürüne dönüştürmek benim için çok zor bir karar olmadı. Fakat her girişimci gibi ben de en büyük engeli maddi aşamada yaşadım. Bu yüzden de ilk olarak TÜBİTAK 1512 Bireysel Aşamalı Girişimcilik Programı’na başvuru yaptım. Daha sonra iş fikrimin desteklenmesi uygun bulununca kendimce finansal kaynaklar bularak GOSB (Gebze Organize Sanayi Bölgesi) Teknopark’ta ürünümüzü 1 yılda ortaya çıkardık.”

EN BÜYÜK DESTEKÇİLERİ
Her girişimci gibi Acur da yolun başında fikir almak için birilerine danışma ihtiyacı duydu. Ancak onun danıştığı isimler ilk olarak potansiyel müşteriler oldu. Bu etapta neler yaptığını da şöyle anlatıyor: “İş fikrimin aklıma gelmesinde rol oynayan kullanıcılara ve bir nevi müşterilerimize danıştım, onlardan akıl aldım. ‘Böyle bir fikrim var, ürün haline gelse alır mısınız’ gibi sorular yönelttim. Hemen akabinde aldığım cevaplar beni bir an önce bu iş fikrini ürüne dönüştürmem gerektiğine inandırdı. Potansiyel müşteriler dışında danıştığım kişiler TÜBİTAK hakem heyetindeki hocalarımız oldu. Tabii ismini zikretmeden geçmeyeceğim; TEB Girişim Evi de 2012 yılından bu yana hep yanımda yer aldı. En çok akıl ve desteği onlardan aldım.”

“HER ŞEY ÇORAP SÖKÜĞÜ GİBİ GELDİ”
TEB Girişim Evi’nin Acur’un hayatında çok özel bir yeri var. Girişimciliğin büyük bir aile ve ekosistem olduğunun altını çizen Acur, “Bu ailenin içine girdiğiniz andan itibaren, her gün yeni bir insan yeni bir hayatla karşılaşıyorsunuz” diyor. Bu insanlardan en değerli olanını da şöyle anlatıyor: “Bunlardan en değerlisi TEB Girişim Evi’ne katılmamı sağlayan İbrahim Çoşkuner’le tanışmak oldu. Sonrasında 3 yıllık girişimcilik maceramdaki her şey çorap söküğü gibi geldi. Diğer birçok ismi de zikretmek isterdim fakat özetleyecek olursam; kısacık bir zamanda beni iş fikrimle birlikte değerli bulan, destek veren ve teşvik eden başta aileme şükranlarımı iletiyorum. ”

İLK BÜYÜK İŞ
Bir girişimcinin hayatında en önemli anlardan biri hiç kuşkusuz ilk aldığı iş ve tabii ilk kestiği fatura. Delphi Sonic’in en büyük işi odaklandıkları noktanın ve hedeflendikleri müşterinin dışında olmuş. Raylı sistemlere odaklanmışken en büyük işin özel sektörden geldiğini belirten Acur, şöyle devam ediyor: “1,5 yıllık yoğun çalışma, deney ve testlerden sonraki ilk ürünümüz tam anlamıyla çalıştığında ‘Tamam işte başlıyorum’ dedim. Ve o günden sonra gerçekten başladık. Bir sonraki ‘Tamam işte satıyorum’ dediğim zaman da ilk büyük satış siparişim olmuştu. Raylı sistemler üzerine odaklanmışken en büyük işimizi bitirmemize yol açan özel sektör talebi oldu. Bu talep bize bütün bildiklerimizi unutturdu ve hedef müşteri kitlemizi değiştirdi. Kısaca trenler üzerine odaklanan işimiz gelen bu talep üzerine 4 farklı ürün ve sektöre yönelmemize neden oldu.”

AİLEDEN GELEN İLK TEPKİLER
Klasik orta gelirli memur bir ailenin 3 erkek çocuğundan en büyüğüyüm. Takdir edersiniz ki bazı kaygı dolu bakışlara maruz kaldım; fakat bu sefer umduğum gibi olmadı, ailemden bu konuda hep tam destek aldım. En başta maddi ve manevi arkamda olduklarının hissi tepkilerin en değerlisi oldu.

“YER BULMAK BAŞLI BAŞINA BİR ZORLUK”
Türkiye’de şirket kurmak zor değil, kapatmak zor. Fakat fiziksel zorluktan bahsedecek olursak eğer, yer bulmak başlı başına bir zorluk. Bunu ortadan kaldırma adına kurulan teknoparklar da ağzına kadar dolu. Biraz sabır ve bekleyişin ardından biz şanslı olanlar olarak teknoparka girdik. Umarım birçok girişimci de bu konularda artık mağdur edilmez.

“EN BÜYÜK KORKUM”
Aslında her akşam “Ya başarısız olursam” duygusuyla yatıp uyandım. Her sabah “İşte yeni bir fırsat” diye güne başladım. Başarısız olmak beni hiç endişelendirmedi, sadece ne zaman biteceğine karar verdiğim o tarihin erken gelmesi beni korkuttu; çünkü bu iş fikrinden ziyade önemsediğim en büyük olgu satılabilir AR-GE faaliyetleriyle uğraşmak olduğundan hep kendimi geliştirmeye adadım. Yani başkaları için başarısızlık sayılan bu endişe, benim için yeni bir çalışmanın bilgi birikimi oldu. Başkalarının tabiriyle başarısız olsaydım eğer ertesi sabah öğrendiklerimle başka bir projeye başlamaya her zaman hazırdım, tıpkı şu an ki gibi…

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.