Ayşe Şule Bilgiç, neden yerli çizgi film üretilmediği sorusunu kendisine sorarak girişimci oldu. Pepee’ye hayat verdi. Bilgiç, “Eğer Pepee ile başarılı olmasaydık ciddi hasarlarla bu defteri kapatırdık” diyor.
Berrak KUTSOY
[email protected]
Ayşe Şule Bilgiç, Düşyeri Çizgi Film Stüdyosu’nun kurucusu. Bilgiç aynı zamanda çizgi film yaratıcısı ve Planet Çocuk TV’nin de genel yayın yönetmeni. Marmara Üniversitesi mezunu olan Bilgiç, üniversite döneminde çalışmaya başladı. Halkla ilişkiler, reklam yazarlığı yaptı. Çeşitli dizi film ve sinema filmlerinin kamera arkasından kamera önüne kadar her aşamasında bulundu. “Bu süreçler, benim için büyük bir arayıştı” diyen Bilgiç, motosiklet tutkusunu “Rüzgarın Kızı” adıyla Hürriyet Otoyaşam’a taşıdı. “Ama bunların hepsi rüzgarın beni ittiği yerlerde gözlemle hayatımın işini bulma arayışlarıydı. Çizgi film ise ilk kez rüzgarını benim estirdiğim bir girişim” diye konuşan girişimci, tüm zorluklarını bilerek girişti işe… İşin gelişimini kendi ağzından dinliyoruz:
BÜYÜK AÇIK
“Türkiye’de yerli çizgi filmin neden üretilmiyor olduğunu, ilk dizi setlerinde çocuk dizisi çekerken düşündüm. Türkiye’de çocuk nüfusu çok fazla ve çocuk için özellikli işler yapılmıyor. Bunun çok büyük bir eksiklik olduğunu ve kendi çocuğum olduğunda ona kendi kültürümden beslenen işler izletemeyecek olmanın can sıkıntısıyla ‘Yoksa neden sen yapmıyorsun’ fikri düştü aklıma. İşin detaylarını kurcaladıkça önüme çıkan imkansızlıklar beni motive etti.
İlk aşama, çok derin bir araştırma süreciyle geçti. Türkiye’de var olan bir sektör olmadığı için hazır bir bilgi birikimi yoktu. Böyle durumlarda ilk yapılan şey, yurtdışı örnekleri kopyalamaktır ama bizim bu hazır bilgiyi kullanma şansımız yoktu. Çünkü 50-60 yıllık geçmişi olan bir sektörün iş yapış şeklini buraya uygulamamız mümkün değildi.Yapa boza kendi bilgi birimimizi oluşturduk. Çok küçük bir ekiple uzun süren ve tamamen her aşaması kendi yöntemlerimizle kurulu AR-GE süreçlerinden geçerek başladık.
ÇILGINLIK DEDİLER
İşin finansal yapısının oluşturulması, animasyonun ticari olarak sürdürülebilir bir ticari varlık olarak kurgulanması, yani sanatın ticaret olarak işlenebilmesi için farklı disiplinlerin uzmanlarından aldığımız bilgileri, biz elimizdeki kıt verilerle ve çok berrak olmayan öngörülerle bol sisli bir havada yapboz gibi birleştirdik. Başlangıçta ailem ve tüm arkadaşlarım bir çılgınlığa atıldığımı ve o güne kadarki tüm birikimimi göz göre göre batıracağımı söylüyorlardı, eşim hariç tabii… Haksız da değillerdi, çünkü üretim maliyetleri, kârlılık, insan gücü, tüketici talebi, satış noktası gibi bir girişimi anlamlı kılacak tüm öğeler, bu işin yapılmaması gerektiğini gösteriyordu.
İbrelerin hiçbirinde yeşil ışık yoktu. Bu işin finansal risklerinin yanı sıra benim halihazırda ciddi gelir elde ettiğim oyunculuk, yapımcılık gibi aktif gelir sağlayan faaliyetleri de bu işe tüm dikkatimi vermek için durdurmak zorunda kaldım. Bu da insanların inanamadıkları büyük bir riskti.
BAŞARISIZLIK ENDİŞESİ OLDU MU?
Olmaz mı? Bir risk analizi yaptım kendi kendime ve ‘hiç denememiş olmayı’ en ağır başarısızlık ihtimalimden daha riskli buldum. Denememek beni çok üzecekti. Bu üzüntüyle baş edemeyeceğimi anladığım an kolları sıvadım.
ÇOK ZORLANDIK
Olmayan bir sektör üzerine bir şirket kurmanın türlü zorlukları var. İlk ve en temel zorluk ürettiğimiz malın bir alıcısı olmamasıydı. Türkiye’nin her bir ferdi, Türk çizgi filminin yokluğundan hayıflansa da bundan 6 yıl önce bir kanalı Türk çizgi filmi yayınlamaya ikna etmek oldukça zordu. Biz, “Türkiye’nin en başarılı çizgi film stüdyosu olacağız ve Türkiye’de çizgi filmi sürdürülebilir bir iş haline getireceğiz” iddiasıyla şirketimizi kurup 3 kişilik bir ekiple Pepee’nin dördüncü bölümünü yapmakta olduğumuz sırada, şans ki TRT Çocuk kuruldu ve yerli çizgi film yayınlamak istediğini söyledi. Bu noktada pek çok şirket, TRT Çocuk’a iş yapmak için kurulma aşamasındayken biz hepsinden öndeydik. Elimizde yayına hazır bölümler vardı. Zorlandığımız öyle çok konu oldu ki örneğin dünyanın çizgi film üretimi konusunda 60 yılda geldiği bir nokta, bir üretim kalitesi ve tüm dünyaya satış olduğu için son derece düşük fiyatlarla dönen bir piyasa var. Biz çizgi filmlerin kimi zaman üzerine para verilerek yayınlandığı bir sektöre, inanılmaz yüksek üretim maliyetleriyle girdik. Üstelik bu üretimi sağlayacak iş gücü de yok denecek seviyelerdeydi. Hem maliyetini bile karşılamayan bir sektöre zararına iş ürettik hem yetiştirdiğimiz insanlarla iş gücü yarattık. Hepsi çok zorlu süreçlerdi. Eğer Pepee gibi başarılı bir proje yapamamış olsaydık çok ciddi maddi hasarlarla bu defteri kapatmak zorunda kalırdık. Ama bir gün bile “Bitti” demedim. Çok emek harcayarak, kaşıkla tünel kazarak bugünlere geldik. 3 kişiyle çıktığımız yolda 6 yılda 88 kişilik bir Düşyeri olduk.”
SEKTÖRE YENİ BİR SOLUK
İlk büyük işimiz henüz bitmedi aslında Pepee, bizim ve Türkiye’nin markalaşan ilk yerli çizgi karakteri oldu. Şimdi de klasikleşen bir marka olma yolunda devam ediyor. Hala en çok izlenen, en çok ürün satışı yapılan, en çok sevilen karakter Pepee. Biz Düşyeri olarak Pepee’den ibaret olmadığımızı hem kendimize hem seyircimize göstermek istedik ve Pepee ile kazandığımız birikimlerin hepsini yeni işlerimize yatırdık. Şu an Düşyeri’nde üretimi devam eden Leliko, RGG Ayas, Pisi gibi yeni çizgi filmlerimiz var. Yerli çizgi film konusunda TRT Çocuk çok büyük bir kapı açtı ama bir süre sonra rakibi olmadığı için tekelleşmeye başladı. Bu çok tehlikeli sonuçlar doğuruyor, bir anlamda da sektörü kısır döngüye sokuyordu. 2015 yılı itibarıyla yayın sektöründe yerli yapıma kapılarını açan bir oyuncu daha katıldı: Planet Çocuk. Yüzde 100 yeli sermayeyle kurulmuş bir çocuk kanalı. Çok güçlü bir yayın gücü var. Her platformdan izlenebiliyor. 2015 itibarıyla Düşyeri Planet Çocuk ile stratejik ortaklık yaptı. Düşyeri’nin tüm projeleri artık Planet Çocuk’ta yayınlanıyor ve kanalın genel yayın yönetimini de biz yapıyoruz. 13 günde izlenme oranlarımız yüzde 45 arttı. Bu sektöre yeni bir soluk getirecek.
BAŞARIYI NE ZAMAN HİSSETTİM?
Başarıyı gösteren birçok belirteç var; ratingler, lisanslı ürünlerin satışı, yayınların retring rekorları kırması, Youtube’da Türkiye’den en çok izlenen video olmak gibi… Her biri başarı yolunda somut fikirler verebilir ama bir gün markette annesinin elinden tutmuş reyonda yürürken Pepee’nin “İki Ekmek aldım” şarkısını annesiyle beraber keyifle söyleyen çocuğu duyduğumda, “Tamam, çok büyük bir basamağı atladık” dedim. Önümüzde aşılacak daha çok basamak var. Ekip olarak sinema filmleri yapmak, Türkiye’de yerli çizgi sinema tarihini de başlatmak istiyoruz. Az kaldı.
1 Comment