Silikon Vadisi, teknoloji girişimciliğinin adeta Kabe’si. Ancak tabii ki bunun bir bedeli var. Tekelleşme, aşırı pahalılık, girişimcileri alternatif şehir ve ülkelere yöneltiyor. Üstelik buralar girişimcilere destek olma konusunda son derece iştahlı. Fransa, İsrail, Almanya, İngiltere, İsveç, Estonya ve Finlandiya’nın yanı sıra Vietnam, Hindistan ve Yeni Zelanda, girişimcilere sunduğu desteklerle hızlı büyüme vadediyor.
Aslı Sözbilir [email protected]
Silikon Vadisi, geçtiğimiz 30-40 yılda Google ve Apple gibi yaşam biçimimizi değiştiren ve bize dijital dünyanın kapılarını açan efsane şirketlerin doğuşuna tanıklık etti. O yıllar boyunca ABD’nin San Francisco kentinde “Bay Area” olarak adlandırılan bölge, büyük hayalleri olan teknoloji girişimcilerinin adeta Kabe’siydi. Fakat altına hücum günleri nasıl son bulduysa Silikon Vadisi’ne “kutsal göç” de yavaş yavaş sona eriyor.
Peki neden? Aslında işin finansal boyutundan ziyade neden, daha derinlerde yatıyor. Çünkü geçtiğimiz birkaç yılda, girişim sermayesi (venture capital) yatırımlarına baktığımızda 140 milyar dolarla Silikon Vadisi’nin, halen birinci sırada olduğunu görüyoruz. Ancak bazı sorunlar, şimdiden teknoloji şirketlerinin yavaş yavaş başka şehirlere, hatta başka ülkelere yönelmeye başlamasına neden oluyor.
Öncelikle “dünün unicorn start up’ı bugünün devi olan şirketlerin” daha fazla kâr için güçlerini kötüye kullanması, tekelleşmesi Silikon Vadisi hakkında bir antipati yarattı. Ayrıca Bay Area çevresinde gittikçe pahalılaşan yaşam koşulları, artan kiralar ve teknoloji dışı işler yapanlara reva görülen “ikinci sınıf insan muamelesi” de Vadi’den uzaklaştıran koşullardan bazıları.
MALİYET AVANTAJI
Eğer Silikon Vadisi’nin çekiciliği azalmaya başladıysa girişimler nereye doğru yöneliyor? Etohum Kurucusu Burak Büyükdemir, cevaben “Avrupa, yetenekli girişimcilerini Silikon Vadisi’ne kaptırmamak için elinden geleni yapıyor” diyor ve şöyle devam ediyor: “Yeni şehirleri hedef merkezler olarak konumlandırıyorlar. Fransa, İsrail, Almanya, İngiltere, İsveç, Estonya, Finlandiya bu konuda aktif olarak çalışan ülkeler olarak öne çıkıyor. Portekiz bile Web Summit’in Lizbon’da düzenlenmesiyle bu topa girdi sayılabilir.” Büyükdemir’in bahsettiği bu yeni lokasyonlar, gerçekten popüler ama yaşam ve iş maliyetlerine odaklanıldığında yeni alternatifler ortaya çıkıyor.
Polonya’nın başkenti Varşova, bu alternatiflerden biri. Büyük yazılım şirketi “Idea Motive”in ana merkezine ev sahipliği yapan şehir, aynı zamanda girişimlere ısmarlama yazılım çözümleri sağlama konusunda kolaylıklar sunuyor. Kent, gelişmiş kamu taşımacılığı ve ucuz özel ulaşım alternatiflerinin yanı sıra maliyet avantajı da sağlıyor. Şehirde 10’un üzerinde girişim sermayesi fonunun yanı sıra pek çok inkübatör, hızlandırıcı ve bir Google Kampüsü var. 4,2 milyon dolar yatırım çeken Growbots ve 1,1 milyon dolar yatırım çeken Prowly, Varşova’da kurulmuş start up’lara örnekler.
Earlybird Venture Capital Ortağı Cem Sertoğlu, Varşova ve çevresinin girişimciler için neden iyi bir seçenek olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Earlybird Digital East fonu, tam da bu konu üzerine inşa edilmiş bir yatırım stratejisi takip ediyor. Yatırım yaptığımız bölge olan Orta ve Doğu Avrupa’nın, özellikle yazılım alanında yetenek havuzu açısından çok zengin olması, bölgeden çıkan start up’lara global büyümede rekabet avantajı sağlıyor. Bölgedeki Varşova, Bükreş, Sofya, Bratislava ve İstanbul gibi hub’larda kaliteli teknik takım kurmak, San Francisco ve Londra gibi pazarlara oranla daha kolay ve fiyat açısından daha mantıklı.”
BÜKREŞ RÜZGARI
Bükreş de Avrupa’nın yükselen start up merkezlerinden… Şehirde UiPath gibi büyük hikâyeler yazanlar var. Romen girişimciler Daniel Dines ve Marius Tirca tarafında kurulan şirket, yapay zeka (AI) ile güçlendirilmiş robotik süreç otomasyonu hizmeti geliştiriyor. 3 milyar dolar değerlemeye ulaşan şirketin hem ünü hem sınırları Bükreş dışına taştı. Şu anda New York’ta merkez üssü bulunan şirket, Türkiye dâhil 15 ülkede faaliyet gösteriyor.
Bükreş de Varşova’ya benzer şekilde sıkıntılı bir geçmişe sahip ama son dönemde merkezde artan iş faaliyetleri ve kente yerleşmeye meraklı kitle akını nedeniyle şehir yeniden canlanmış durumda. 2,4 milyonun üzerinde nüfusuyla AB’nin en kalabalık 6’ncı şehri olan Bükreş, girişim maliyetleri açısından da çekici. Ortak ofis alanlarının aylık kirası 122 dolar civarında, müstakil bir ofis kiralamanın metrekare başına maliyeti ise 13-24 dolar arasında. 2018 itibariyle şehirde 353 start up, 12 inkübatör, 52 girişim etkinliği ve 21 ortak çalışma alanı bulunuyor. Kent, girişimcilere hızlı fiber internet bağlantısı, düşük operasyon maliyetlerinin yanında Batı Avrupa ülkelerinden 4 kat daha az maliyetli enerji, gayrimenkul ve kamu hizmeti sunuyor. Kentin görünen tek dezavantajı ise bürokratik pratiklerin ağırlığını kısmen koruması ve fon çekebilme konusunda henüz diğer teknoloji üslerine göre halen biraz geri sıralarda yer alması. Yine aynı bölgede Polonya da başka bir alternatif olarak öne çıkıyor. 500 Startups İstanbul Fonu Yönetici Ortağı Rina Onur, “Polonya, kişi başına düşen girişim sermayesi yatırımı bakımından Orta Avrupa’daki en büyük yükselişte olan pazarlardan biri. Varşova’da kurulan girişimlerin, girişim sermayesi fonlarından yatırım alabilme şansı arttığından dolayı, başarı yolunda ihtiyaç duydukları kaynaklara daha rahat kavuşabiliyorlar” diyor.
ASYA’DAN YÜKSELENLER
Sıcak iklim seven girişimciler için de alternatifler mevcut. Avrupa’dan Güneydoğu Asya ve ötesine uzanınca Endonezya’nın Bali adasının başkenti Denpasar bunların en göze çarpanlarından… Şehir, bugünlerde birçok girişimci tarafından operasyon merkezi seçildiği için gittikçe büyüyen bir start up üssü. 800 bin nüfusla Bali’nin en kalabalık şehri olan Denpasar’da yaşam maliyetleri oldukça düşük. Ortak çalışma alanlarının kirası aylık 129 dolar civarında. Girişimciler genelde burada müstakil ofis kiralamıyor, çünkü şehirde hala 5 yıllık kirayı önceden istemek gibi alışkanlıklar mevcut. Şehir şu anda büyük fonların radarında olmadığı için hızlı büyümek isteyen start up’ların gözdesi değilse de solopreneur’ler (tek başına çalışan girişimciler) için uygun bir ortam sunuyor. Ve Denpasar’ın bu ekosistemi nedeniyle yeni nesil girişim düşünürlerini yaratacağı öngörülüyor. Asya’daki bir diğer yükselen merkez Hindistan’ın Bengaluru şehri…
Hindistan’ın Silikon Vadisi diye tanımlanan Bengaluru, pek çok parlak şirkete ev sahipliği yapıyor. Bunların arasında genç yaştaki öğrencilere “öğrenme aplikasyonu” geliştiren BYJU, Hintli bir reklam platformu olan Quikr ve Walmart tarafından 15 milyar dolara satılan e-ticaret platformu Flipkart var. Bengaluru büyük bütçeli 30 risk fonunu da ağırlıyor. Ayrıca yerel hükümet tarafından start up’ları desteklemek, onları hızlandırıcılar, inkübatörler, yatırımcılar ve mentorlarla buluşturmak için kurulmuş ajanslar da var. Bu start up destekçisi ajansların ortak hedefi ise Bengaluru’da 2024’ten önce 10 bin yeni şirket kurulması. Güneydoğu Asya’da bir diğer önemli merkez de Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur. 500 Startups İstanbul Fonu Yönetici Ortaği Rina Onur, “Kuala Lumpur maliyetlerin düşüklüğü ve yüksek kalibreli insan gücüyle birlikte bu bölgeye hitap eden girişimlerin ofislerini kurdukları hub’ların başında yer alıyor” diyor.
VİETNAM ATILIMDA
Asya’da son yıllarda özellikle teknoloji alanında önemli girişimler dikkat çeken bir atılım yaşıyor. Vietnam’da Ho Chi Minh City, özellikle mobil uygulama geliştirme şirketleriyle ön planda. Yüzde 80’in üzerindeki mobil penetrasyon oranıyla Vietnam, zaten Güneydoğu Asya’nın en dinamik pazarlarından biri. Bu da 8 milyon nüfusuyla Vietnam’ın en büyüğü olan kenti mobil uygulama geliştirme şirketleri ya da bu konuda servis sunan girişimler için çok iyi bir pazar haline getiriyor. Vietnam’ın ilk unicorn’u olarak bilinen, birçok mobil uygulama geliştiren VNG ve 30 milyon kullanıcıya ulaşan, mobil oyunlar geliştiren platform, Apotta şehirde en çok bilinen girişimlerden.
Vietnam hükümeti de aynı Hindistan gibi start up ekosisteminin gelişmesine destek veriyor. Ho Chi Minh City ayrıca “Saigon Silicon City” gibi şehri daha büyük bir start up üssü haline getirmeye çalışan projelerin de evi durumunda. Saigon Silicon City daha çok okyanus ötesindeki Vietnamlı yatırımcılar tarafından fonlanıyor ve Silikon Vadisi’ndekine benzer şekilde 24 büyük girişime hem altyapı hem yaşam alanı sunmayı hedefliyor. Projenin tamamlandığında 1,5 milyar dolar yatırım çekmesi bekleniyor.
Grow In EMEA Yönetici Ortağı Ali Rıza Babaoğlan ise Asya’da Silikon Vadisi’nin veliahtı olarak tek bir ismi Singapur’u işaret ediyor. Babaoğlan şöyle konuşuyor: “Silikon Vadisi’nden sonra Londra ile başlayan trendler, Brexit süreciyle birlikte Avrupa içinde yeni merkez arayışlarına kaydı. Buna paralel olarak Orta ve Doğu Avrupa ile Orta Doğu ve Asya’da da farklı alanlar oluşmaya başladı. Bu şehirlerin birçoğunda bulunmuş birisi olarak dünya start up merkezinin Orta Asya’da Singapur olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Endonezya, Filipinler, Çin, Hindistan ve Pakistan gibi pazarlara buradan ulaşmak oldukça etkili…”
GİRİŞİMCİNİN ORTA DÜNYASI
Tekno girişimciler için Yeni Zelanda’nın başkenti Wellington da son dönemde adından söz ettiren girişimcilik merkezlerinden biri. Hükümet 2008’deki gayrimenkul krizinin ardından Yeni Zelanda ekonomisini güçlendirmek için teknoloji sektörüne yatırım yapmaya başladı. Bu çabalar da 2008-2013 arasında teknoloji endüstrisinin ulusal GSMH’ye 1,28 milyar dolar katkısıyla sonuçlandı.
Kamu projeleri tarafından desteklenen Wellington çok canlı bir start up üssü. 4,5 milyar dolar değeriyle yeni nesil Karma Gerçeklik (Mixed Reality) üzerine çalışan Magic Leap ve Time Warner Investments’tan 2017’de 27 milyon dolar yatırım çeken, holografik teknoloji geliştiren 8i, kentin en çok dikkat çeken start up’larından… Merkezi Wellington’da bulunan Kiwibank Fintech Accelerator da yerel yatırımcı ve kuruluşların global fintek pazarıyla rekabeti için güçlerini birleştirmesinin güzel bir örneği. Şehirde ortak ofis kiraları aylık 255 dolar, müstakil ofis kirası ise metrekare başına ortalama 28 dolar. Yeni Zelanda’da bürokrasinin, yolsuzluğun ve rüşvetin neredeyse sıfıra yakın olduğu düşünüldüğünde aslında burada iş kurmak uzmanlara göre çok iyi bir ekonomik karar olarak nitelendiriliyor. Ayrıca ülkede sermaye kazancı vergisinin (capital gain tax) olmaması da burayı tüm girişimciler, teknoloji işçileri ve yatırımcılar için çekici hale getiriyor.
ÇARPAN ETKİSİYLE BÜYÜYECEK
Melek yatırımcı Uğur Şeker, tüm bu farklı alternatiflere rağmen Avrupa’daki hub’ların avantajlı olduğu görüşünde. Şeker, bu görüşlerini de şöyle dile getiriyor:
“Unutmamak gerekir ki iyi bir iş her zaman iyi bir markete ihtiyaç duyar. Bu yeni hub’ların önündeki en önemli dönemeç bence bu. Pazarlama ve bunun sonrasında marketin büyüklüğü. Bu anlamda girişimciler için uygun maliyetler çıkarmanın dışında bu anlamda da yatırım yapan hub’lar kazançlı çıkacaktır. Ben bu konuda Avrupa’daki yerlerin bir adım önde olduğunu söyleyebilirim.”
Yunanistan’ın başkenti Atina da Avrupa’ya yakınlığıyla son dönemde girişimcilerin gözdesi olma yolunda ilerliyor. Geçtiğimiz birkaç yılda Yunan start up’lar 280 milyon dolar civarında yatırım çekti, yani ülkede canlı biri girişim ekosistemi mevcut. Burada çarpan etkisiyle bir büyüme bekleniyor, çünkü 2018 başında Yunan ekonomi bakanlığı ve Avrupa Yatırım Fonu’nun yanı sıra 9 özel fon tarafından desteklenen, 340 milyon doların üzerinde sermayeye sahip “Equifund” kuruldu. Bu kamu özel destekli yatırım fonunun hem yerel start up ortamını güçlendirmesi hem Atina’yı Avrupalı diğer start up üslerinin önüne geçirmesi hedefleniyor. Fonun etkisi şimdiden 32 milyon dolar yatırım çeken, işe alım yazılımı geliştiren “Workable” ve en yakındaki taksiyi çağırma aplikasyonu geliştiren “Taxibeat” gibi Atina merkezli dikkat çeken girişimlerde kendisini gösteriyor.
Şehirdeki yerel girişimlerin kurucularının yüzde 75’i farklı Avrupa ülkelerinden geliyor. Yaklaşık 7 yıldır Atina’daki girişimlere “bootcamp” veren Core Strateji Kurucusu İhsan Elgin, şehrin girişimcilere çok hazır, entegre bir ekosistem sunduğunu söylüyor. Elgin, şöyle devam ediyor: “Atina’da Industry Disruptors Game Changers (IDGC) gibi büyük platformlar var. Büyük şirketlerin yanı sıra kamunun da destek verdiği bu platformlar, üniversite-kamu-şirketler-yatırımcı ağında girişimcilere organize bir yol haritası sunuyor. Ve girişimleri kolayca yatırımcıya, müşteriye ulaştırıyor. Yeni hükümet kalkınmayı start up’lar üzerinden dijitalleşme rotasına bağladığı için de girişimlere kamu desteği çok.”
Burak Büyükdemir
“Avrupa, yetenekli girişimcilerini Silikon Vadisi’ne kaptırmamak için elinden geleni yapıyor.”
ATA UZUNHASAN
GALATA BUSINESS
ANGELS YÖNETİCİ DİREKTÖRÜ
“ŞİLİ’DE YATIRIMCI PORTFÖYÜ ÇOK İYİ”
“GİRİŞİMCİLİK AÇLIĞI” Şili’de girişimcilik konusunda bir “açlık” var ve bu açlık ekosistemde hissediliyor. Yatırımcılar çok heyecanlı. Çoğu paradan ziyade yeni ve büyük bir şey yapma ve o “başarılı yatırımcı” ününe sahip olma peşinde.
İKİNCİ SEÇENEK Kısaca Şili, Güney Amerika’daki teknolojik bakımdan en ilerlemiş ekosisteme sahip ama en büyük avantajı, Latin Amerikalı yatırımcılar. Bu kişilerin Silikon Vadisi’nden başka gidebilecekleri fazla yer olmadığı için ikinci seçenek olan Şili’yi tercih ediyor. Bu yüzden çok iyi bir yatırımcı portföyü var.
ÖZCAN TAHİNCİOĞLU
REVO CAPITAL KURUCU ORTAĞI
“TÜRKİYE’NİN POPÜLERLİĞİ ARTACAK”
PAHALILIK Silikon Vadisi gibi dünyanın start up konusunda odağı olan yerlerde start up’ların en büyük maliyeti olan insan kaynağının ve yaşam şartlarının çok pahalılaşması.
ALTERNATİF
Bu nedenle dünyada alternatif hub’lar oluşuyor. Doğu Avrupa ve Türkiye’nin önümüzdeki dönemde popülerliğinin giderek artacağını düşünüyorum. Türkiye orta büyüklükte bir pazar olmasıyla, start up’lara verilen teşviklerle ve güçlü üniversiteleriyle gittikçe önem kazanacak bir konumda.
MELİH ÖDEMİŞ
YEMEK SEPETİ KURUCU ORTAĞI
“EN İYİSİ BİLİNEN COĞRAFYA”
REKABET ZORLAŞTI Ben Silikon Vadisi’nin çekiciliğini yitirdiği kanısında değilim. Sadece çok fazla çekim merkezi haline geldiği için her anlamda rekabet etmek çok zorlaştı. Girişimcilerin kendi lokal ya da bölgesel ekosistemlerinde tutunabilmeleri daha muhtemel.
BÖLGESEL ÇEKİM MERKEZİ Dünyada girişimcilik bilincinin yaygınlaşması ve hem lokal hem bölgesel destek sistemlerinin oluşması ile birlikte bahsettiğiniz gibi yeni ekosistemler devreye girdi. Ben, her girişimci için doğal olarak büyüdüğü, tanıdığı coğrafyaya en yakın ve nispeten gelişmiş bölgesel çekim merkezlerinde faaliyet göstermenin doğru olduğunu düşünüyorum.
0 yorum