“Toplumdaki eşitsizliklerin azaltılması için dezavantajlı grupların sosyal ve ekonomik anlamda güçlenmelerini ve kapsayıcılığı nasıl sağlayabiliriz? Herkes için erişilebilir eğitim, istihdam ve sosyal hayata katılım olanaklarını nasıl sağlayabiliriz? Mültecilerin eğitim, istihdam, sosyal hayata katılımını destekleyen ve psiko-sosyal durumlarını iyileştiren araç, model ve yöntemleri nasıl geliştiririz?”
Sosyal inovasyon platformu imece’nin, Zorlu Holding’in ana partnerliği, İTÜ Çekirdek’in stratejik partnerliğinde düzenlenen 3.Destek Programı, bu sorulara cevap arayan sosyal girişimlerin ortaya çıkarılmasını, potansiyellerini geliştirerek etkilerini artırmalarını hedefliyor.
3. Destek Programı kapsamında yapılan çağrıya başvurarak ön kabul alan takımlardan 7 tanesi, imece ve İTÜ Çekirdek ortaklığındaki kuluçka programına katılabilmek için, 19 temmuz tarihinde Zorlu PSM’de düzenlenen etkinlikte, aralarında Türkiye’nin öncü isimlerinin yer aldığı jürinin karşısına çıktı. “Eşitsizliklerin Azaltılması’ alanındaki sorunlara odaklanan takımlardan 3’ü kuluçka dönemine girmeye hak kazandı. Bu kapsamda, “Root (Birlikte)’, ‘BlindLook’ ve ‘ecording’ takımları sosyal girişimlerini geliştirme fırsatı yakalamanın yanı sıra, çalışma alanı, eğitim, ekosisteme erişim, kurumsal işbirlikleri ve Zorlu Holding’in 60 bin TL’lik hibe desteği dahil bir çok farklı destekten yararlanacak.
Zorlu Holding’in ana partnerliğinde, İTÜ Çekirdek’in stratejik partnerliğinde gerçekleştirilen imece’nin ‘Eşitsizliklerin Azaltılması’ temalı 3. Destek Programı kapsamında düzenlenen kuluçka programına katılmaya hak kazanan takımlar belli oldu.
imece’nin 30 Nisan’da çağrısı açılan “Eşitsizliklerin Azaltılması” temalı 3.Destek Programı’na, 37’si engellilere, 25’i mültecilere, 98’i dezavantajlılık yaşayan diğer gruplara odaklanan 160 proje başvurdu. Aralarında Afyonkarahisar, Ankara, Balıkesir, Bolu, Bursa, Çanakkale, Çorum, Denizli, Düzce, Eskişehir, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Malatya, Samsun, Şanlıurfa ve Şırnak’ın bulunduğu Türkiye’nin 19 şehrinden gelen başvurular; erişilebilirlik, kodlama, oyun becerileri, çocuk, yaşlılık, toplumsal cinsiyet, kariyer imkanları, teknoloji, tarım, çevre, gıda üretimi ve paylaşım ekonomisi gibi alanlarda sosyal girişimcilik odaklı yenilikçi çözüm önerileri içeriyordu. Yapılan başvurular arasından seçilen 18 sosyal girişim, 5-7 Temmuz’da etki modellemeden iş geliştirmeye farklı konularda mentorluk ve eğitim aldıkları üç günlük bootcamp sürecinden geçti. Bu girişimlerden 7’si, 3 takımın seçileceği jüri gününde projelerini sunma fırsatı elde etti.
ROOT (Birlikte), Türkiye’de 11-17 yaş arasındaki mülteci ve yerli çocukların birbirlerini daha yakından tanımalarını sağlayan oyun geliştiriyor. 3,9 milyon mültecinin olduğu Türkiye’de okul çağında olan Suriyeli çocuk sayısı yaklaşık olarak 865.000 civarında ve 2018-2019 eğitim yılı için tahmin edilen okullaşma oranı %65. Arapça ve Türkçe tasarlanan oyun, çocukların birbirlerini ve kültürlerini daha yakından tanıyarak kaynaşmalarını, empati ve diyalog kurmalarını ve sosyal yönlerinin güçlenmesini sağlıyor. Birleşmiş Milletler tarafından sürdürülebilir kalkınma için ilan edilen 17 Küresel Hedeften “Eşitsizliklerin Azaltılması” ve “Nitelikli Eğitim” hedefleri doğrultusunda çalışmalar yürütüyor.
BlindLook, yemek yemenin önemli bir sosyalleşme aracı olduğu Türkiye’de restoranları ve menüleri görme engelliler için erişilebilir kılıyor. Girişim, engelli bireylerin yemek deneyimlerindeki bağımlılığı ortadan kaldırmayı, çevrelerindeki restoranlardan haberdar olmalarını, sosyal hayata katılımı artırmayı amaçlıyor. BlindLook ekibi, erişilebilir mekan rehberi, restorana ulaşmak için yetersiz kalan navigasyon yönlendirmelerinin yerine erişilebilir yol tarifleri ile ulaşımı yönlendirme ve dijital olarak erişilebilir menü ile sipariş sürecini özgürleştirme imkanları sunuyor. Birleşmiş Milletler tarafından sürdürülebilir kalkınma için ilan edilen 17 Küresel Hedeften “Eşitsizliklerin Azaltılması” ve “Sürdürülebilir Şehir ve Yaşam Alanları” hedefleri doğrultusunda çalışmalar yürütüyor.
Ecording, kırsal bölgelerde kadınların hazırladıkları tohum toplarını drone ile fırlatıp, ulaşılması zor alanları ağaçlandıran girişim iklim değişikliği ve kadın istihdamı konularına aynı anda çözüm geliştiriyor. 2003’te günde 10.000 kişi olan zorla yerinden edilen insan sayısı 2017’de günlük 44.000’e yükseldi. İklim değişikliği sebebiyle göç etmek zorunda kalacak insanların sayısının, 2050 yılında 200 milyon kişiye varacağını öngörüyor. Çevre bilincini artırmayı hedefleyen girişim, iklim değişikliği ve kadın istihdamı konularına aynı anda çözüm geliştiriyor. ecording ekibi, iklim değişikliği sorunlarıyla karşı karşıya kalan kırsal bölgelerde yaşayan kadınların hazırladıkları tohum toplarını drone ile fırlatıp, ulaşılması zor alanları ağaçlandırıyor. Geleneksel yöntemler yerine ecoDrone ile yapılan ağaçlandırma çalışmaları, 6 kat daha fazla ve 12 kat daha hızlı tohum ekimi imkanı sağlayarak ağaçlandırma maliyetlerini de düşürüyor. Birleşmiş Milletler tarafından sürdürülebilir kalkınma için ilan edilen 17 Küresel Hedeften “Eşitsizliklerin Azaltılması” “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” ve “Karasal Yaşam” hedefleri doğrultusunda çalışmalar yürütüyor.
Jüri tarafından seçilen 3 takım kuluçka programına katılmaya hak kazandı
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, UNHCR Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü Geçim Kaynakları Müdürü Damla Taşkın, İTÜ ARI Teknokent Genel Müdürü Doç. Dr. Deniz Tunçalp, Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Başkanı Ebru Dildar Edin, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Emre Zorlu, Alternatif Yaşam Derneği Başkanı Ercan Tutal ve Girişimcilik Vakfı Genel Müdürü Mehru Aygül’den oluşan jüri tarafından yapılan değerlendirme sonucunda seçilen 3 takım, imece ve İTÜ Çekirdek ortaklığındaki kuluçka programına katılmaya hak kazandı. Seçilen herbir girişimciye Zorlu Holding tarafından 60 bin TL değerinde hibe, İTÜ Çekirdek’te çalışma alanı, İTÜ Çekirdek’ten girişimcilik eğitimi, imece’den sosyal etki eğitimi, 3 ay boyunca kapsamlı mentorluk, yerel ve global ağlara, faydalanıcılara ve müşterilere erişim imkânları sunulacak.
Kuluçka programına katılmaya hak kazanan takımların seçildiği etkinlikte New York Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Selçuk Şirin bir konuşma gerçekleştirirken Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Gazeteci Yazar Dr. Fatoş Karahasan moderatörlüğünde “Özel Sektörden Sivil Topluma Eşitsizliklerin Azaltılması Adına Neler Yapıyoruz?” başlıklıbir de panel düzenlendi. Etkinlikte kurulan “Proje Pazarı’nda dezavantajlı grupların eğitim ve istihdam süreçleri boyunca ve sosyal hayata katılımlarında eşit olanaklara erişimi için çalışan 10 girişim de stant açarak girişimlerini tanıttı.
Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Emre Zorlu ‘Artık toplumsal konularda farkındalık değil etki yaratmaya odaklanmalıyız’
Etkinlik kapsamında düzenlenen jüri panelinde konuşan Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Emre Zorlu, “Artık toplumsal konularda farkındalık değil etki yaratmaya odaklanmalıyız. Nasıl beraber büyük bir etki yaratabileceğimizi düşünmeliyiz. Bugün şirketlerin çok güçlü kasları var, belirli konulara odaklanmış durumdalar. Bu güçlü kasları başkalarıyla işbirliği yaparak toplumsal meselelerin çözümünde kullanmalıyız’ diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
‘Şirketler artık sadece para kazanmak için değil bir parçası oldukları toplumun iyiliği için çalışmalılar. Bizim Zorlu Holding olarak, imece’nin kurucu ortağı olmamızın sebebi de buydu. Biz istiyoruz ki, toplumun farklı kesimlerinden şirketler, kurumlar ve bireyler bir araya gelsin, toplumsal meselelere birlikte çözüm üretmek için çalışsınlar. Önemli olan, hepimizin ortak bir anlamda buluşması. imece bize böyle bir ortam sağladı. Burada problemleri konuşuyor, çözümler arıyoruz. Karmaşık ve çok boyutlu toplumsal problemlerle karşı karşıyayız. Hata yapabiliriz, önemli olan bu ortamı yaratmak. O yüzden imece böyle bir misyona sahip. Zorlu Holding ya da herhangi bir şirket burada olmasa bile kendi ayakları üzerinde durabilecek güçte. Çünkü imece’nin kendisi de bir sosyal girişim. Bu platforma toplumsal meselelere duyarlı herkesi davet ediyoruz.’
İTÜ ARI Teknokent Genel Müdürü Doç. Dr. Deniz Tunçalp ise yaptığı konuşmada, “Özellikle piyasası olmayan konulara odaklanan insanların imece gibi platformlarda bir araya gelip işbirliği yapmaları gerekiyor. Eğer böyle ekosistemler yaratıp bir araya gelirsek, bir değer yaratabilir ve sürdürülebilir çözümler üretebiliriz” dedi.
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır konuşmasında,“İcat çıkarma diyen bir gelenekten geliyoruz ancak hayatın bütününe baktığımızda bunun böyle olmadığını görüyoruz çünkü Türk insanı hangi hayat tarzına sahip olursa olsun; değişime çok açık. Yeter ki değişimin önündeki engeller kalksın. 2. Dünya Savaşı sonrasında iş dünyası ve siyaset ile şekillenen bir dünya vardı. Bugünün sorunlarını ise ancak toplumla ilişki kurarak çözebiliriz. Bugünün dünyasında hangi partiye oy verdiğiniz ya da ne iş yaptığınız değil, bu toprakların insanlarının sorunlarını çözmek için ne yaptığınız önemli. Bunun için de birbirimizin ihtiyaç ve taleplerini anlayabileceğimiz platformlara ihtiyaç var. Beklemek yerine el birliğiyle yeni bir hayatı inşa etmeliyiz. Bu yönde yapılacak girişimlerin ekonomik yararındansa toplumsal faydası çok daha önemli” dedi.
Türkiye’nin sosyal inovasyon platformu
Küresel örnekler incelenerek, yerel ve uluslararası akademik kurumlar, sivil toplum örgütleri, yatırımcılar, özel sektör ve kamu çalışanları, danışmanlar ve öğrenciler ile aylar süren saha araştırmalarından elde edilen veriler ışığında, ATÖLYE ve Zorlu Holding’in kurucu ortaklığında
S360’ın stratejik partnerliğinde hayata geçen imece, belirli bir takvim çerçevesinde, sosyal konular özelinde meseleler belirleyerek, bu meselelere, sosyal girişimleri ile çözüm üretebilecek takımlara, eğitim, mentorluk, ağ ve hibe olmak üzere çeşitli kaynaklar sağlıyor. Sosyal meselelerin çözümüne katkı sağlamayı amaçlayan, 21. yüzyılın iş modeli olarak görülen sosyal girişimcilik, aralarında Stanford, Harvard, Yale, Oxford gibi üniversitelerin de bulunduğu dünyada 50’yi aşkın üniversitede ders olarak işleniyor. Türkiye’de de toplumsal meselelere, kendi gelir modelini üreten yeni bir bakış açısı getirerek sosyal girişim hikayelerinin ortaya çıkarılmasını hedefleyen imece, sosyal dönüşüm yaratmak isteyen birey ve kurumlar ile sosyal etki odaklı girişim yaratmak isteyen tüm girişimcilere, Türkiye’nin her yerinden, her meslekten, her yaştan herkese açık.
Bilgi için: Medyaevi İletişim
Hilal Işık Arı / [email protected] / 0 532 352 43 68
Lerna Asurluoğlu / [email protected] / 0 533 597 33 56
Zorlu Holding olarak geleceği şekillendirecek her fikrin toplumsal bir fayda sağlaması gerektiğine inanıyoruz. Yaptığımız işlerde ve ürettiğimiz projelerde toplum için bir ‘ortak değer’ üretme refleksi ile hareket ediyoruz. Kaynakların toplum için etki yaratabilecek fikirlere ve şirketlere yönlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu noktada sosyal faydası yüksek, toplum için ortak değer yaratabilecek, yenilikçi, sürdürülebilir ve kendi gelir modelini üreten sosyal inovasyon ile çözülebileceğine inanıyoruz. Bu anlayış doğrultusunda imece’nin kurucu ortaklarından biri ve ilk üç destek programının hibe destekçisi olarak projeye can suyu verdik. imece bir toplumsal sorumluluk projesi değil. Burada sürdürülebilir bir platform yaratma düşüncesi ile yola çıktık. Zorlu Holding veya herhangi bir şirket imece’de olmasa bile kendi ayakları üzerinde duran bir yapı ve ekosistem yaratma hedefimiz vardı. Bugün geldiğimiz noktada imece artık kendi ayakları üzerinde durabiliyor, imeceLAB gibi farklı paydaşların dahil olabileceği yeni projeler üretebiliyor. Sosyal inovasyon konusunda ciddi bir içeriğe, tecrübe ve deneyime sahip olma yolunda ilerliyor. Tüm bunlar bizim üç yıl önce bu işe başlarken öngördüğümüz şeylerdi. İnanıyorum ki gelecekte bu platform daha da gelişecek, UNDP, Hollanda Başkonsolosluğu, Amsterdam Üniversitesi, SIX gibi global partnerlerin sayısı daha da artacak ve imece daha geniş kapsamlı küresel bir sosyal inovasyon topluluğuna dönüşecek.
Açıkçası ben kişisel olarak dünyanın yaşadığı bu karmaşık sorunlara çözemezsek yarın şirketlerin ayakta durabileceği bir yapı da olmayacağını düşünüyorum. İşe sadece ekonomi ve müşteri odaklı bakmak yeterli değil. Çocuklar, gençler, tüketiciler, insan kaynağı, tüketici ve müşterileri de içine alacak şekilde toplumu geleceğe doğru bir şekilde hazırlamaktan söz ediyorum. Bu yüzden gerçekten uzun vadeli düşünüldüğünde tüm şirketlerin toplumsal sorunlara katkı yapması gerekiyor. Bunun en doğru ve toplumsal etkisi en yüksek yolu ise sosyal inovasyon ve sosyal girişimcilikle gerçekleştirilebilir. Çünkü sadece sponsorluklar ya da bağışlarla finansal destek vererek toplumsal meselelere sürdürülebilir çözümler yaratılabilmesi mümkün değil…
Sosyal girişimlere çok inanıyorum. Bizim gibi büyük şirketlerin de onları desteklemesi, kol kola girmesi hatta onları örnek alması gerektiğine inanıyorum. Bakın şöyle ilginç bir örnek vermek istiyorum. Bizim ilk imece çalışmalarımıza Zorlu Grubu’nda Kiraz Öcal da katılmıştı. Sonrasında bizden istifa edip Kızlar Sahada Akademi isimli sosyal girişimi ile toplum için çalışmaya başladı Ben bundan dolayı çok mutlu oluyorum. Bu Kiraz’ın zaten içinde varmış demek ki. Biz de destek olduk, vesile olduk. Şimdi kendisi bize her türlü platformda teşekkür ediyor ve “Ben Zorlu Holding’in desteği ile şimdi hayalimdeki işi yapıyorum” diyor. Zorlu Holding’in adının böyle duyurması bizi gururlandırıyor. Bunlar böyle küçük şeyler ama birleşince müthiş etki yapıyor.
Açıkçası artık şirketlerin ürün ya da hizmet ürettiği değil problem çözdüğü bir dünyada yaşıyoruz. İnovasyon artık en yeni ürünü ya da hizmeti bulmakla değil, insanlar için en iyi çözümü bulmakla ortaya çıkıyor. Sorunlara çözüm aramaya başlarken, meseleyi onu yaşayan insanlarla birlikte tanımlamak, çözüme yönelik prosesler geliştirmek gerekiyor. Sosyal inovasyon ve sosyal girişimcilikte işte tam da bu yapılıyor. Bence bizim şirketler olarak, bu prosesleri içselleştirmemiz ayakta kalmak için bu prosedürlerle iş yapmayı öğrenmemiz gerekiyor. Bu yüzden sosyal girişimcilerin ilgilendiği problemleri doğru anlayarak bizim de kendimizi, şirketimizin geleceği açısından bu alana yönlendirmemiz gerektiğine inanıyorum. Biz küresel ısınma, eğitim, kentleşme gibi sosyal meselelere odaklanırken aslında aynı zamanda bunlara yönelik çözümler üreten şirketler de yeni iş alanları üretmiş oluyor. Örneğin araç paylaşım platformları buna bir örnek. Elektrikli otomobiller, güneş enerji sistemleri vb. birçok gelişmenin arkasında böyle bir düşünce var. O yüzden sosyal etki yaratacak sosyal inovasyon odaklı yatırımların her geçen gün daha da fazla şirketin ilgi alanına gireceğine inanıyorum.
Biz tüm Zorlu Grubu’nun tüm şirketlerinde açık inovasyona imkan tanıyan bir yapıya sahibiz. Ayrıca kurum içi girişimciliği teşvik ediyor ve bu konuyu da kurumsal bir çerçeve içerisinde yapılandırmak için çalışıyoruz. Daha önce de söylediğim gibi Zorlu Grubu olarak yaptığımız işlerin toplum için bir değer yaratması fikri ile hareket ediyoruz. Sosyal etki yatırımları da bizim bu yaklaşımımızla örtüşüyor. Bunu yansıtan güzel örnekler de var elimizde. Örneğin Vestel’in Erişilebilirlik Projesi kapsamında Young Guru Academy (YGA) ile birlikte gerçekleştirdiği Engelsiz Hackathon’da doğan WeWALK bu konuda çok güzel bir örnek. Görme engelliler için geliştirilen akıllı baston WeWalk, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) İnovasyon Zirvesinde Yılın Sosyal İnovasyonu seçilirken ile Dünya GSM Birliğinin (GSMA) Mobil Dünya Kongresi kapsamındaki Global Mobile Awards 2017’de “En İyi Giyilebilir Mobil Teknoloji” kategorisinde finale kalarak güzel bir başarı örneği verdi. Gerek grup şirketlerimizin gerekse de Vestel Ventures’ın bu konularda sinerji yaratabilecek bir reflekse sahip olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim.
Bugün yükselen refaha rağmen tüm dünyada hızla artan eşitsizlikler var. Sağlık, eğitim, güvenlik, barınma, beslenme gibi çok çeşitli konuda eşitsizlikler devam ediyor. Ekonomik eşitsizlikler artıyor. Alt ve üst gelir grupları arasındaki fark giderek açılıyor. Eşitsizliklerdeki sıkıntılar devam ettiği sürece, dünya üzerindeki yoksulluk ve benzeri problemlere çözüm bulmanın mümkün olmadığını hepimiz görüyoruz. Bunları yönetemediğimiz noktada da, sosyal kutuplaşma, sosyal gerilimler, sosyal kapitalin erozyonu, adaletsizlikler, çatışmalar, göçler, çözülmesi her geçen gün daha zorlaşankonular olarak karşımıza çıkmaya devam edecek. Tüm bunlar bu temel toplumsal meselelere daha farklı bir şekilde bakmamız gerektiğini gösteriyor. Çünkü bu meseleler bir STK’nın ya da bir şirket ya da kamunun tek başına çözemeyeceği, işbirliği gerektiren, kompleks sorunlar ve bunların hepimizin birlikte yönetip çözmesi gerekiyor.
Açıkçası mülteciler ve engellilik konusunun hiçbir şirket ya da kurumdan uzak konular olduğunu düşünmüyorum. Hele ki bugün ülkemizde 3-4 milyon mültecinin varlığından söz ettiğimiz dönemde… Bu tür konulara şirketlerin ya da kurumların dar pencerelerinden bakmak anlamlı değil. Büyük resme odaklanmak gerekiyor. Örneğin geçen yıl dünya üzerinde mülteci sayısının yüzde 10 oranında arttı ve 2050 yılına kadar 200 milyon kişinin mülteci konumuna düşeceği öngörülüyor. Peki neden? Kaynakların azalması, iklim değişikliği, suya erişimde sıkıntılar başta olmak Küresel Hedefler başlığı altındaki birçok toplumsal meseleden dolayı. Eğer bu sorunları bugünden çözemezsek gelecekte şirketlerin ya da kurumların da üzerinde duracağı yapı olmayacak. Şirketleri toplumdan ayrı olarak düşünmek mümkün mü? Ya da engellilik. Bugün dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15’i bir başka ifade ile 1 milyardan fazla insan bir şekilde engellilik ile yaşıyor. Dünya üzerindeki engelli nüfusunun yüzde 87.8’i yani 3 milyon 540 bin engelli, istihdam süreçleri dışında. Engelli bireylerin çalışma hayatı dışında kalmasının ülkelerin gayrisafi yurtiçi hasılalarının yüzde 3-7 oranında bir maliyet yarattığı hesaplanmış… Bunun da ötesinde bu insanların yaşadığı psikolojiyi ve travmayı düşünün. Sadece belirli bir engelleri var ama tamamen yok sayılıyorlar. En verimli, en üretken çağlarında yok sayılıyorlar. Böyle bir toplumun ilerlemesi, kalkınması ve dahası mutlu olması düşünülebilir mi? Böyle bir kanadı eksik bir toplumda şirketlerin sürdürülebilir olması mümkün mü?
Bugün katılan projeleri de gördünüz. Bunların hepsi yenilikçi ve aynı zamanda kendi gelir modelini üretebildiği için de sürdürülebilir. Üstüne burada imece çok ciddi bir ağ yaratmış durumda. Her konuda farklı disiplinlerden insanlarla bir araya gelebilme fırsatınız var. Bunun yaratabileceği sinerjiyi düşünün. Burada projeler değil süreç çok daha anlamlı hale gelmiş oluyor. Bugün 3 takım seçilmiş olabilir ama bu ağa dahil olan sosyal girişimciler hep birlikle eşitsizliklerin azaltılması konusunda yeni çözümler üretebilirler. Bu da bir KSS projesinin ya da çok ötesine geçen süreklilik arz eden çözümlere dönüşebilir. İşin püf noktası da bu aslında. Girişimciliğin temeli problemleri bulup etkili şekilde çözmektir. Bu durum mülteciler ya da engellilik gibi büyük problemlerle karşılaşıldığında, sosyal sorunlarda “evreka” diyen, harika fikirler bulan birkaç kişinin yapabileceğinin çok ötesine geçer. Büyük sorunları çözebilmek için insanların doğru metodolojilerle bir araya getiren bir platform gerekir. İşte biz imece’de tam da bunu yapıyoruz.
0 yorum