TEB KOBİ Bankacılığı Kıdemli Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Müdür Vekili Turgut Boz, tüm sektörlerdeki KOBİ’ler gibi ülkemiz teknoloji şirketlerinin de ölçek problemi olduğunu söylüyor. Bu girişimlerin özellikle ürün geliştirme, Ar-Ge, dağıtım kanalı kurma gibi büyüme aşamalarında sınırlı kaynaklar nedeniyle zorlandıklarını ifade eden Boz, önümüzdeki dönemde bu yöndeki çözümlerin gelişmesiyle teknolojik girişimciliğin büyüme mücadelesinin de kolaylaşacağını dile getiriyor.
Türk Ekonomi Bankası, Türkiye’de girişimciliği destekleme konusunda en aktif bankalardan biri… Hem uyguladığı çeşitli girişimcilik destekleme programları hem eğitimlerle her alanda girişimcilerin önünü açmayı hedefleyen banka, girişimcilerin karşılaştıkları engellere de dikkat çekiyor ve bu konuda çözümler ortaya koyuyor. Özellikle tüm sektörlerdeki KOBİ’ler gibi ülkemiz teknoloji şirketlerinin de ölçek problemi olduğunun altını çizen TEB KOBİ Bankacılığı Kıdemli Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Müdür Vekili Turgut Boz, Türkiye’de genellikle emek yoğun sektörlerde yüksek cirolara ulaşamayan teknoloji şirketlerinin ürün geliştirme, Ar-Ge, dağıtım kanalı kurma gibi büyüme aşamalarında sınırlı kaynaklar nedeniyle zorlandıklarına dikkat çekiyor. Bu noktada kamu kurumlarının yurt içindeki büyümenin yanında uluslararası iş birliği ve rekabet yönünde geliştirmekte olduğu destek programlarının büyük önem taşıdığını ifade ediyor. Önümüzdeki dönemde bu yöndeki çözümler geliştikçe teknolojik girişimciliğin büyüme mücadelesinin de kolaylaşacağını dile getiriyor.
Boz, teknoloji girişimlerinin büyüme konusunda karşılaştıkları zorlukları ve bu noktada nelere ihtiyaç duyulduğunu şöyle anlattı:
ENDÜSTRİ 4.0 ETKİSİ
“Türkiye 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmaya çalışırken en önemli mücadele katma değerli sektörlerde büyüme ve ihracat alanında yaşanıyor. Bu amaçla çok sayıda kamu destek programı teknoloji alanında iş kuran ya da mevcut işlerini büyütmeye çalışan girişimcilere sunuldu. Bugün teknoloji şirketlerini ilgilendiren bir diğer önemli gelişme ise Endüstri 4.0 başlığı altındaki dönüşüm hareketi. Dünyanın başta Almanya ve ABD olmak üzere gelişmiş sanayi ülkeleri rekabet çıtasını daha da yükseğe çıkaracak uygulamalar için Endüstri 4.0 kavramıyla birlikte otonom fabrikalarla esnek, hızlı ve verimli yeni nesil üretim sistemlerine ulaşmaya çalışıyor.
İKİ STRATEJİK GÖREV
Bu durumda ülkemizin teknoloji girişimcilerinin iki önemli stratejik görevi olduğu ortaya çıkıyor. İlki, katma değerli sektörlerde teknolojik iş modellerini geliştirerek uluslararası rekabette pazar ve güç sahibi olmak. İkincisi ise ülkemizdeki yüzbinlerce KOBİ’nin önümüzdeki 10 yıl içinde Endüstri 4.0 uygulamaları için ihtiyaç duyacağı teknolojik ürün ve hizmetleri geliştirmek. Ülkemizde yeni kurulan işletmelerin sayısına bakıldığında yıllık net yeni kuruluşların sayısı 100 bini aşıyor. Bu sayının yaklaşık yüzde 5-7’sinin ise yüksek katma değerli sektörlerde faaliyet gösteren teknoloji şirketleri olduğunu varsayabiliriz. Bu şirketler, teknokentlerde yerleşip teknoloji desteklerinden etkili bir şekilde yararlanarak hem kendilerinin hem ülkemizdeki tüm sektörlerin bilgiden, teknolojiden ve yeni nesil iş modellerinden yararlanarak büyümesi için çaba gösteriyor.
“TALEP HENÜZ YETERLİ DEĞİL”
Ancak ülkemizde sınırlı sayıda kurulan teknoloji şirketlerinin büyüme ve gelişme mücadelesine baktığımızda, kamu kurumlarının son yıllarda geliştirdiği çok sayıda, etkili destek ve teşvik programlarına, finansman piyasanın ürettiği farklı enstrümanlara, üniversitelerin kurduğu farklı yapılara, özel yatırımcı piyasalarındaki gelişmelere rağmen iş piyasalarındaki çeşitli faktörlerin teknoloji şirketlerinin büyüme mücadelelerini zorlaştırdığını görmekteyiz. Teknoloji girişimcilerinin ülkemizde karşılaştıkları en önemli problemlerden belki de ilki teknolojik ürün ve hizmetlere yönelik yaygın farkındalığın ve güçlü talebin henüz yeterli olmaması. Bu durum, teknoloji üreten girişimcilere çözümleriyle ilgili talebi oluşturmak gibi zor bir görev doğuruyor. Endüstri 4.0 süreci bu konunun önemini hızla artırıyor. Türkiye üretmek istediği teknolojilerin dayandığı baz sektörleri, komponent sanayilerini bugüne kadar güçlü bir şekilde kurmadığı için ayrıca ileri teknolojinin gerektirdiği insan kaynakları gelişim süreci henüz yeterli olmadığı için teknolojik üretim, gelişmiş şirketlere göre daha zor ve pahalı gerçekleşiyor.
“ÖLÇEK PROBLEMİ VAR”
Tüm sektörlerdeki KOBİ’ler gibi ülkemiz teknoloji şirketlerinin de ölçek problemi var. Kuruluş dönemlerinde teknoloji üretimi ve Ar-Ge faaliyetleri açısından kolaylık sağlayan küçük ölçekler, bu tür şirketlerin ticarileşmesi ve çözümlerini yaygınlaştırması dönemlerinde önemli bir sorun haline geliyor. Ülkemizde genellikle emek yoğun sektörlerde gördüğümüz yüksek cirolara ulaşamayan teknoloji şirketleri ürün geliştirme, Ar-Ge, dağıtım kanalı kurma gibi büyüme aşamalarında sınırlı kaynakları nedeniyle zorlanıyor.
Ülkemizin teknoloji şirketleri yüksek katma değerli sektörlerdeki güçlü uluslararası rakipler, sahip oldukları küçük ölçekler, ülkemizde teknoloji üretiminin yüksek maliyeti gibi nedenlerle yurt dışı ile rekabette güçlükler çekiyor. Bugün kamu kurumlarımızın yurt içindeki büyümenin yanında uluslararası iş birliği ve rekabet yönünde geliştirmekte olduğu destek programları büyük önem taşıyor.
Dünya Endüstri 4.0 nedeniyle rekabeti yeni seviyelere taşımaya hazırlanırken en önemli güç faktörü yerli teknoloji üretebilme kapasitemiz olacak. Bugüne kadar savunma, sağlık, tarım gibi sektörlerde yerli know how eksikliğinin stratejik önemini çok çeşitli şekillerde hissetmiş olan ülkemiz, yeni nesil teknolojiler için yerli kapasite üretmeyi çok önemli bir hedef olarak tanımlamalı. Ancak bugün teknoloji üretiminde faaliyet gösteren yerli şirketlere yönelik güven duygusunun pozitif olması gerekirken negatif yönde olması çözülmesi gereken önemli problemlerden biri.
ÖNCÜ PROGRAMLAR
Ülkemizde bakanlıklar ve üniversiteler gibi kuruluşlar tarafından son dönemde girişimciliğin, teknolojik araştırmaların, katma değerli alanlarda büyümenin hızlandırılması için çok sayıda yenilikçi ve öncü destek programları uygulamaya koyuldu. Ancak başlangıç aşamasına önemli katkılar sağlayan bu destek programları, yüksek hacim, büyük ölçek gerektiren aşamalara ulaşmak için zaman zaman eksik kalabiliyor. Kamu kaynakları yanında yine son dönemde önemli gelişmeler yaşayan özel yatırım fonları bu ihtiyacı bir miktar karşılıyor. Bunun yanı sıra bankacılık sektörü farklı ürünlerle teknoloji şirketlerinin gelişimine destek vermeye başladı. Önümüzdeki dönemde giderek artacak olan bu ihtiyaca uygun çözüm türleri geliştirildikçe teknoloji girişimcilerinin de büyüme mücadelesi kolaylaşacak.”
“YENİ MODELLER GELİŞTİRMELİYİZ”
ÖNEMLİ KAYNAK Teknoloji girişimciliğinin geliştirilmesi temelde girişimcilik motivasyonuyla mümkün olacak. Bu açıdan bakılırsa teknoloji alanında başlayan bir girişimin ulusal ve uluslararası ölçekte önemli bir seviyeye gelmesi için girişimcilerinin vizyonu ve motivasyonundan daha önemli bir kaynak olmayacak. Oysa banka kredileri, kamu destek programları bu vizyonun sadece ihtiyaç duyduğu desteğin bir kısmını sunuyor. Bu durumda teknoloji girişimcisinin büyüme vizyonuna en uygun desteğin büyüme sürecinde başarılar yakalamış başka girişimciler olacağı açık. 1950’lerden sonra kalkınmaya başlayan Türk iş dünyası bugün uluslararası ölçekte başarılı gruplar oluşturdu.
AYRI BİR KULVAR Ülkemizin uluslararası güç sahibi tüm şirketlerinin teknoloji girişimcileriyle iş birliği yapmasını sağlayacak farklı ve yeni modelleri geliştirmeli ve yaygın bir şekilde uygulanmasını sağlamalıyız. TİM-TEB Girişim Evleri 11 ilde 11 farklı programla Türkiye girişimcilerini her alanda desteklemeye çalışırken büyüme sürecinde yukarılara tırmanmış teknoloji şirketleri için de ayrı bir kulvar açtı. Grow Up programı cirosu yıllık 5 milyon TL’nin üzerine çıkmış teknoloji girişimcisi şirketlerin ulusal ve uluslararası başarılarını daha da yukarılara ulaştırmak için tasarlandı. Program şirketlerin yeni stratejik bakış açıları üreterek pazarlamadan yönetime, üretimden finansmana kadar farklı bir vizyona dönmesini, bu vizyonun gereği olan stratejik ve taktik planları hazırlayıp uygulamaya almasını sağlıyor.
MEHMET ŞANLI TİM TEB GİRİŞİM EVİ PROJE KOORDİNATÖRÜ GİRİŞİM EĞİTİM VE DANIŞMANLIK MERKEZİ KURUCUSU
GİRİŞİMCİLİĞİN ÖNÜNDEKİ 5 ENGEL
Türk Ekonomi Bankası öncülüğünde 2013 yılında başlayan Girişim Evi programı 2014 yılında Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin katılımıyla Türkiye geneline yaygınlaştı. Bugün 11 ilimizde faaliyet gösteren ülkemizin en kapsamlı girişimcilik programı haline geldi. Girişim Evleri, girişimcilere ve yeni kurulan start up’lara yönelik hizmetlerin yanında kuruluşundan bu yana, ülkemizin katma değerli ihracat hedefine en yakın konumda bulunan teknoloji şirketlerinin büyüme ve gelişme çabasını yoğun bir şekilde destekliyor.
Teknoloji tabanlı şirketlerin büyüme sürecine yönelik eğitim ve danışmanlık uygulamaları geliştirilirken bu şirketlerin problem ve ihtiyaçları detaylıca analiz edildiğinde geniş bir çerçevede birçok konu ortaya çıktı. Bu konuların bir kısmı girişimcilerin sahip oldukları ya da sahip olmadıkları nitelikleri ile ilgiliyken bir kısmı ise teknoloji şirketlerinin ihtiyaç duyduğu iş ortamının ülkemizde bulunduğu seviye ile ilgili. Beş farklı başlık altında ele alınan bu faktörler teknoloji girişimcilerinin büyüme dönemindeki başarılarını şöyle etkiliyor:
1-KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ Teknoloji şirketlerinde kurucuların girişimci kişilik özellikleri gelişime ihtiyaç duyuyor. Bu da şu sonuçları doğuruyor: Destek kurumlarının mevzuatları ya da amaçlarıyla sınırlı kalmak. Teknik kişilikleri yanında gerekli girişimci reflekslerini oluşturamamak. Projeyi tasarım aşamasından ticari safhalara taşıyamamak. En küçük mali riskleri dahi alamamak. Teknik ya da ticari iş birliklerine soğuk bakmak. Bir destek programı kapsamında girişimcilik alanına girip destek programından sonra girişimciliği sürdürememek. Girişimci olarak motivasyonu koruyamamak. Ürün ya da projelerin ticarileşmesi için fırsat çeşitliliğini görememek.
2- ETKİLİ YÖNETİM İş fikrini ticarileşmeye taşıyacak olan Ar-Ge ve üretim aşamalarının etkili yönetimi başarıyı getirir. Aksi takdirde bunun sonuçları şöyle olur: Ar-Ge odağına takılıp kalmak, ticarileşmeye geçememek. Teknik uzmanlık dışındaki alanlarda proje ve ürünlere yönelip, güvenilirliği sağlayamamak. Proje veya ürünler için profesyonel tedarik kanallarıyla çalışamamak. Proje yönetim tekniklerini kullanmamak, Ar-Ge sürecini yönetememek. Düşük maliyetli, verimli üretim çabalarını öncelikler arasına almamak. Tek bir ürün ya da projeyle ilerlemek. Geliştirilen ürünün piyasaya sürümünde geç kalmak
3-ÖLÇEKLENME Teknolojik girişimcilikte ölçeklenme pazarlama başarılarına bağlıdır. Buna ulaşamamanın nedenlerini şöyle sıralayabiliriz: Pazarlama bilgi ve yöntemlerinden uzak olmak. Teknolojik fikri ürün haline getirememek. Maliyet tespiti ve buna bağlı olarak fiyatlama yapamamak. İş fikrinin yapılabilirliğini pazar ve finansman analizleri ile ortaya koyamamak. Projenin ya da ürünün en doğru müşteri kitlesine yönelik gelişimini sağlayamamak. Talebi tam olarak anlayıp ürünü bu talebe uygun özelliklere ya da çeşitliliğe dönüştürememek. Rakipleri tanımlayamamak. Satış tahmini yapamamak. Talep kitlesine hızlı ve yaygın şekilde ulaşacak iş modeli kuramamak. Talebi oluşturan faktörleri tanımlayamamak. En doğru müşteri kitlesine ulaşamamak.
4-TİCARİLEŞME Teknoloji girişimciliğinde ticarileşme ürün kadar yönetim sistemine bağlıdır. Ticarileşmenin önündeki engelleri şöyle ortaya koyabiliriz: Teknik konularda sahip oldukları güveni, girişimcilik ve yöneticilik konularında gösterememek. Projenin ticarileşme aşamasına geçerken yönetim yapılanmasını tamamlayamamak. Operasyonel iş süreçlerini oluşturamamak. Ar-Ge ve ticarileşme döneminde ekiplere iş dağılımı yapamamak. Yönetim sistemini etkin işletememek.
5-SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Sürdürülebilirlik finansal yönetimin etkinliğine bağlıdır. Sürdürülebilirliğin mümkün olmama gerekçeleri de şöyle: Yeterli başlangıç sermayesine ulaşamamak. Finansal destek kurumlarıyla yeterli iletişim kuramamak. Destek programlarından etkili bir şekilde yararlanamamak. Büyük müşteriler ile ilişkiyi yönetememek. Yanlış fiyatlamalarla satış süreçlerini ve finansman akışını zora sokmak. Katma değerli ürünleri kara dönüştürememek. Alternatif ciro kanalları oluşturamamak.
0 yorum