Aile şirketlerinde, kurumsal performansta önemli rol oynayan girişimci ruhu göz ardı etmemek gerekir.
Berrak Çetin / www.hidrotam.com.tr
Girişimci ruh, atak, yaratıcı, uzağı görebilen, önder ve öz güveni olan kişilerdir. Diğer şirketlere göre, dayanışma ve sadakat duyguları fazladır, düşüncelerini daha özgürce dile getirir. Girişimciler, küçük yaştan itibaren işle ilgili bilgi ve deneyime sahip olduğu için iş yapabilme konusunda daha hızlı karar alır, işe daha hakim olurlar. Bu yüzden, rakipler karşısında daha avantajlı görülürler. Fakat çok zor bir hale dönüşen küresel rekabette, şirketin ve kişilerin hedeflerinin başında, şirketin sürdürülebilirliği gelir. Önemli olan, girişimci ruhla beraber, kurumsallaşma temellerini oluşturmak ve bu konuyla ilgili profesyonellerle çalışarak şirketi başarıya taşımaktır. Başarının temelini girişimciler oluşturur. İkinci kuşak ve profesyonellerle güçlerini birleştirerek başarılara imza atarlar. KOBİ’lerin sorunlarına çözüm bulmak ve hemen kurumsallaşma yapılarını oluşturmak mücadele gerektirir. Zorluklar yaşarken başarıları da unutmamak lazım. Bu başarının temellerini girişimciler oluşturuyor. Bizler de o temellerin üzerine minik sihirler ekliyoruz.
BULUTTA DÖNÜŞÜM HIZ KESMİYOR
Onur Koç/Microsoft Türkiye
Teknolojide zaman zaman büyük ölçekli dönüşümlere şahit oluyoruz. Örneğin 60’larda ve 70’lerde Mainframe dediğimiz ana bilgisayarlar, bilgi işlem anlayışına yön veriyordu. Ancak bunlar maliyetini yalnızca büyük şirketlerin karşılayabileceği, büyük cihazlardı. 80’lerin başında yeni bir dönüşüm başladı ve kişisel bilgisayarın doğuşuna şahit olduk. Evlerde kişisel bilgisayarlar yaygınlaştı, şirketler bilgiye daha kolay erişebilmeleri için çalışanlarına bilgisayar dağıtmaya başladı. Bu akım, kişisel bilgisayarlar üzerinde çalışanların etkinliğini artıracak uygulamaların yazılmasını da gündeme getirdi, grafik arayüzler yaygınlaştı.
Derken 90’larda internetin tüm dünyadaki evlerde ve şirketlerde yaygınlaştığına şahit olduk. Sonrasında 2000’lerin başından itibaren şirketler, interneti müşterilerine daha iyi servis verebilmek ve yeni kazanç alanları yaratmak için kullanmaya başladı. Günümüzdeki büyük dönüşümün adı “bulut”. Birçok şirket tarafından geleceğe yön verecek akımların en önemlisi olarak kabul ediliyor. Bugün mobilite bu kadar yaygınlaştıysa bunu buluta borçluyuz. Sosyal medya oluşumlarının hepsi, bulut üzerinden hizmet veriyor. Büyük veri, zaten en çok bulut tabanlı servislerin kullandığı bir kavram.
Microsoft’un tarihine baktığınızda, bahsi geçen tüm bu dönüşümlerde hep lider rolü üstlendiğini görürsünüz. Microsoft’un bulut teknolojileri konusundaki uzmanlığının da uzun bir geçmişi var. Microsoft tüm dünyada 1 milyardan fazla kullanıcıya ve 20 milyondan fazla şirkete hizmet veren, Bing, Xbox Live, OneDrive, Outlook.com, Skype, Windows Azure ve Office 365 gibi bulut tabanlı geniş bir ürün grubuna sahip. Her yıl bulut tabanlı teknolojilere 10 milyar dolara yakın yatırım yapıyoruz.
GENÇ YAŞTA PATRON OLMAK
Erdem Genç/m3 works
İlk deneyimim Ağaç hep yaşken mi eğilir ya da adam olacak çocuk küçükten mi belli olur bilemem ama hatırladığım ilk ticari deneyimim, beslenme çantamdakileri okul arkadaşlarıma satmamdı. Rock müzik sevdam, üniversite yıllarında rock kulübü kurmama öncülük etti. Bu kulüpte düzenlediğimiz partiler ve konserlerle organizasyon deneyimi kazandım. Sonra kendi ticari organizasyonlarımı yaparak para kazanmaya başladım. Her şey iyi giderken birikmiş tüm paralarımı ortaya döktüğüm dev bir festivale imza atarak büyük kazanç elde etmek istedim. Ekim 2006’da Duman, Hayko Cepkin ve Erkin Koray gibi isimler aynı festivalde Yedikule Zindanları’nda sahne alacaktı. O gün yağan yağmur festivalin sonu, benim de en büyük başarısızlığım oldu. Uzun yıllar ödemek üzere bolca borç birikti.
Garantili iş Konser organizasyonundaki olumsuz deneyimimden sonra artık garantili işler yapmak istiyordum. O dönemde de perküsyon popüler olmuştu. Bir kursla anlaşıp güzel bir markayla ritim dersleri vermeye başladık. Ama bireysel derslerin geliri düşük, uğraşısı çoktu ve tatmin etmiyordu. Bir gün P&G’nin ajansı arayıp Rock’n Coke stantlarında ritim atölyesi yapıp yapamayacağımızı sordu. Hemen “Evet” diye yanıtladım. Hiç referansım olmadığı için elimdeki tek silahı kullandım: Bütçe. Dört gün boyunca sabahtan akşama kadar dört kişi çalıştık ve harcadığım para aldığımın iki katını aşmıştı. P&G standında Braun, Oral B, Orkid ve İpana vardı. Kıvrak bir hamleyle web sitemizin referanslar bölümüne Rock’n Coke ile birlikte 6 referans logosu eklemiştim. Bu referanslardan sonra işler aldı yürüdü, onlarca şirketle çalışma fırsatım oldu.
Eğlendiren şirket O yaz dil eğitimi için üç haftalığına gittiğim İngiltere’de ritim atölyesi düzenleyen birçok şirketten randevu aldım. Gördüm ki bu tarz çalışmalar, takım çalışmasını güçlendirmek ve motivasyonu artırmak amaçlı olarak ciddi bir talep görüyor. Ayrıca ritim dışında dans, koro, fotoğraf, resim, müzik gibi farklı atölyeler de bulunuyor. Onları Türkiye’ye getirmeye çalışacağımı söyleyerek kataloglarını, dosyalarını aldım. Sonuç mu? Hiçbirini Türkiye’ye getirmedim ve Türk eğitmenlerle bunları kendimiz yaptık. Bugün 250’den fazla şirketle 750’nin üzerinde etkinliğe imza atan M3 Works, birlikte çalıştığı 100 binden fazla profesyonelle Türkiye’nin iş dünyasını en çok eğlendiren şirketi konumunuda.
Türkçe kitaplara ses veriyor
Berk İmamoğlu/Seslenen Kitap Kurucu Ortağı
Seslenen Kitap, bir sesli kitap dükkanı. Web sitesi ve ios, android, windows telefon uygulamaları üzerinden okuyuculara, dinleyicilere ulaşan, modern, hayatın içinde olan, Türkiye’de sesli kitapları ilk defa güncel bir portföy ve mecrada dinleyicilere ulaştıran bir sesli kitap dükkanı.
Ben de şirketin kurucu ortağıyım. 39 yaşındayım, petrol mühendisiyim. Mezun olduktan sonra 5 yıl dünyanın çeşitli yerlerinde petrol mühendisliği yaptım. 2002 yılında Türkiye’ye döndüm ve yaklaşık 8 yıl Petrol Ofisi’nde strateji ve planlama bölümlerinde çalıştım. Bu işe başlamadan önce bir yılı aşkın bir süre Avusturya bazlı bir danışmanlık şirketinde proje yönetimi danışmanı olarak çalışıyordum.
Bu girişimim, sesli kitaplara olan ilgimden kaynaklanıyor. Her şey 2008 yılında başladı. Sesli kitapları özellikle arabada dinliyordum. Bu söylediğim tabii ki sadece İngilizce kitaplar için geçerliydi, Türkçe güncel kitapları sesli olarak bulmak mümkün değildi. Bu düşünceyle ortağımla yola çıktık ve nasıl yapabiliriz de Türkçe güncel kitapları sesli hale getirebiliriz, hatta ABD’de olduğu gibi bunu yayıncılığın bir kolu yapabiliriz diye araştırmaya başladık. Ancak bir süre sonra bu fikri gerçekleştirmekten vazgeçtik. Somut olarak bizi bu hayalin peşinde koşmaktan alıkoyan şey, 2009 yılında mevcut teknolojinin bize düşündüğümüz ölçüde bir fırsat vermeyeceğine kanaat getirmemizdi. Ama 2013 itibariyle bambaşka bir tabloyla karşı karşıyaydık ve bu fırsatı artık gördüğümüze inandık. Bu fırsat teknolojinin ilerlemesiyle ve mobil cihazların hayatımızın bir parçası olmasıyla gerçekleşti.
Biz telif haklarını en iyi şekilde koruyarak, uluslararası dijital hakların korunmasıyla ilgili tüm koşulları karşılayarak sesli kitapları dinleyicilere sunan bir dükkanız. Bu mecranın etkisini gören ve değerlendirmek isteyen tüm yayınevi ve yazarları Seslenen Kitap raflarında görmek isteriz.
0 yorum