2017’nin başında AK Portföy Girişim Sermayesi Yatırım Fonu’nun 3-5 milyon dolarla yüzde 30 ortak olduğu Trio Mobil, bu yatırımla yurt dışına açılmak istiyor. Trio Mobil’in kurucusu Nevzat Ataklı, “İngiltere ve Doğu Avrupa ülkelerini inceliyoruz” diyor.
Sedef Seçkin Büyük [email protected]
Nevzat Ataklı, 2008’de Sabancı Üniversitesi’nden mekatronik mühendisi olarak mezun olduktan sonra 2 yıl boyunca Ford Otosan’da Ar-Ge mühendisi olarak çalışıyor. Bu 2 yılın ardından kurumsal hayatın kendisine göre olmadığına karar verip girişimcilik hayallerini hayata geçirmek için yola çıkıyor. 2011’de yazılım geliştirme konusunda uzman olan ortağı Celal Barış Özdemir ile birlikte nesnelerin interneti (IoT) alanında büyüme hedefiyle Trio Mobil adını verdikleri şirketi kuruyor.
Trio Mobil, hem donanım hem yazılım geliştirerek araç ve filo takip sistemlerinde uzmanlaşan bir şirket ve aynı zamanda market dolabı, jeneratör veya asansör gibi farklı cihazları da internete bağlı nesneler haline getirip ölçümleme yapabiliyor. Sadece 6 yaşında olan şirket, şu ana dek 8 bin kurumsal müşteriye ulaşmış durumda ve 100 bine yakın cihazın internet üzerinden abonelik sistemiyle takibini yapıyor.
Takip ettiği araçlar, sadece filo kiralama şirketlerine ait otomobiller değil. Soğuk zincir yönetimi alanında Golf Dondurma’ya da SmartChain adlı markasıyla hizmet veriyor ve ürünlerin depodan perakende noktasına sürekli olarak -22 derecede saklanmasını sağlayacak yeni bir sistem geliştiriyor. 2017 yılının başında AK Portföy Girişim Sermayesi Yatırım Fonu’nun B serisi boyutunda, yani 3-5 milyon dolar düzeyinde bir yatırımla yüzde 30 ortak olduğu Trio Mobil, bu yatırımla yurt dışına açılmak istiyor. Ataklı, “Öncelikle İngiltere ve Doğu Avrupa ülkelerini inceliyoruz” diyor.
2011-2016 arasında 15 kat büyüme gösteren ve bu sürede yaptığı 3 farklı proje için TÜBİTAK’tan Ar-Ge desteği alan şirket, 2016 Bilişim 500 Listesi’nde yerli donanım üreticileri kategorisinde 21’inci sırada yer aldı. Kısa zamanda önemli bir ilerleme kaydeden Trio Mobil’in kurucusu Nevzat Ataklı ile şirketi nasıl kurduklarını, ilk yıllarda yaşadıkları zorlukları ve bundan sonrası için hedeflerini konuştuk:
FİKİR NASIL OLUŞTU?
“Üniversitede öğrenciyken çeşitli şirketlerde yarı zamanlı olarak çalıştım, staj yaptım. Okulda öğrendiğimiz derslerin gerçek hayatta nasıl uygulandığını hemen öğrenmek istiyordum, ancak o zaman derslere odaklanabiliyordum. İzmir Fen Lisesi mezunuyum, belki de o nedenle her şeyin nedenini, nasılını, ne işe yaradığını çok fazla sorguluyorum. İşte o stajlardan birinde 2005 yılı gibi erken bir zamanda IoT denilebilecek bir projede rol aldım ve bu konuya hayran oldum. Motor titreşimlerini takip edip iyi gitmediğinde arıza riskinin yükseldiğine dair uyarı veren bir cihaz geliştirmek üzere çalışmalar yaptım. Mekatronik mühendisiyim ama yazılım geliştirme ve elektronik alanına büyük ilgi duydum.
Bu iki alanı mutlaka öğrenmeye karar verdim. Mezun olduktan sonra Ford’da Ar-Ge ve yazılımla ilgili bir bölümde çalışarak kendimi geliştirdim. Ford’da çalıştığım dönemde hem çok şey öğrendim hem istediğim şeyleri gerçekleştiremediğim için çok acı çektim. Araçtaki bazı göstergeleri uzaktan takip ederek otomobil üreticisi şirket ya da sizi arayıp muhtemel bir arıza riskiyle ilgili sizi uyarıyor ve servise davet edebiliyordu. Ancak o dönemde Ford’u bu konuya ikna edemedim. Ben de bu fikri girişimci olarak bir ürüne dönüştürmeyi ve otomotiv şirketlerine pazarlamayı aklıma koydum. O yıllarda “remote diagnose” konusu, otomotiv endüstrisinde sadece konuşuluyordu. Ancak ortaya çıkmış iddialı bir ürün ya da şirket yoktu. Otomotiv endüstrisi o dönemler biraz muhafazakardı. Sonra Elon Musk gibi vizyoner bir insan Tesla ile ortaya çıktı ve otomotivi dijitalleştirerek sektöre bir tokat attı.
İLK ZORLUKLAR
Şirket kurmak için yola çıktıktan sonra İzmir Fen Lisesi ve Sabancı Üniversitesi’nde birlikte okuduğumuz bir arkadaşıma teklif götürdüm. O sıralarda doktora çalışmasını tamamlamaya çalışıyordu ve pek müsait değildi. Ancak bana web uygulamalarını geliştirme konusunda son derece yetenekli bulduğu Sabancı Üniversitesi’nden Celal Barış Özdemir’i önerdi. Bir proje dosyası oluşturdum. Niye bu işi yapıyoruz, hangi teknolojileri kullanacağız, nasıl farklılaşacağız gibi konuları açıkladım. Sonra Barış’ı Facebook’tan ekledim. Barış o dönemde Alcatel için çalışıyordu. İsveç’te master yapıyordu, orada yaşıyordu. Her hafta 50 satır kod yazıyordu Alcatel için ve internet üzerinden gönderiyordu. Hem para kazanıyordu hem master yapıyordu. Güzel bir hayatı vardı. Tanışmamızın ardından ikimiz de çılgın bir çalışma temposuna girdik. İlk 3 yıl ailesi adeta ‘Nereden seni buldu bu çocuk’ dememek için zor dayanıyordu. Türkiye’ye geldiğinde Starbucks’ta buluştuk ve ona projeyi anlattım.
O dönemde Facebook yükselişe geçmiş ve pek çok insan web tabanlı projelerini anlatmak için Barış ve Barış gibi web tabanlı yazılım geliştirenleri bir köşeye çekip ikna etmeye çalışıyordu. Kimileri de saçma fikirlerle geliyordu. Barış benim projemi dinledi, beğendi ve ortak olarak yola çıktık. Böylece doğru ortağı bulmuş ve ilk yılların ilk zorluğunu aşmış oldum. Bir dönem mesai dışı saatlerde sürekli kod yazdık, hafta sonlarında hatta bayram tatillerinde dahi çalıştık.
9 ayda ürünü geliştirdik. Ben Trio’yu kurarken ‘Bu şirket ürün geliştirecek, proje şirketi olmayacak’ diye yola çıktım. Bu üründen de yüzlerce, binlerce satalım bakış açısına sahiptim. Şirketin ilk yıllarındaki ikinci zorluk ise finansaldı. Ford’dan ayrıldığımda ancak kendimi 3-4 ay idare edebilecek param vardı. O dönemde yani 2010’da fonlardan ve finansman imkanlarından da haberdar değildim. 2012’den sonra bu konular daha trend haline geldi. Bugün başa dönsem bazı şeyleri farklı yapardım. Örneğin biraz daha iyi imkanlara daha erken ulaşabilmeyi isterdim. Çünkü yatırım aldıktan sonra ekibimizdeki uzmanların sayısını artırdık. Çok daha rahat ilerleyebiliyoruz.
“İHMAL ETTİĞİMİZ KONU”
İlk ürettiğimiz remote diagnose (uzaktan arıza teşhisi) sistemini dünyaca ünlü JCB İş Makineleri adlı şirketin Türkiye distribütörüne sattık. Gerçekten inovatif bir üründü. Aracın direkt beynine bağlanıyordu ve eğer aracın herhangi bir yerindeki yağ basıncı düşükse bunu tespit ederek hem müşteriye hem servis müdürüne ‘Aracı durdurun, çalıştırmayın’ diye mesaj gönderebiliyordu. Çok yakıt tüketen bir iş makinesinin geçmiş 1 haftalık verilerini inceleyip aracın doğru kullanılıp kullanılmadığını bile kontrol edebilecek bir sistemdi. Ardından filo yönetimi yapan şirketlere satabileceğimiz ‘araç takip sistemleri’ üzerinde çalışmaya başladık.
Bir de TÜBİTAK projesi hazırladık ve araç takip sistemlerinin ekonomik sürüş denetmeni/asistanı dediğimiz bir versiyonunu yaptık. Biz bu üç ürüne bu kadar odaklanıp tüm gücümüzle çalışırken ihmal ettiğimiz bir konu vardı. Ticareti hiç bilmiyorduk. Satışı yapıp malları sevk ediyorduk. Ne fatura ne alacak takibi işini doğru düzgün yapamıyorduk. 2011’de kurulduk, para da kazandık ama kazandığımız paranın neredeyse tamamını tahsil edemediğimiz alacaklarla kaybettik. Bu da bize büyük bir ders oldu. Ardından malzeme bilimi ve nanoteknoloji üzerine İsviçre’de doktorasını yapmış olan eşim Özlem, akademik hayattan vazgeçerek şirkete katıldı. Onun tüm ailesi ticaret yaptığı için bu konulara hakimdi. Eşim CFO olarak şirketimizin finans işlerini toparladı.
HİÇ HESAPTA OLMAYAN ENGELLER
BÜYÜK PROJE ALMA İSTEĞİ İlk başlarda büyük projeler almaya yakın hissettiğimiz zamanlar oldu. Ancak şunu anladım: Birçok yetkisiz insan üst yönetimlerine sempatik görünebilmek, inovatif görünebilmek için teknoloji şirketlerini yoracak, onların günlerce hatta haftalarca çalışmalarını gerektirecek işleri ortaya atıp ardından bir anda hiçbir şey olmamış gibi ortadan kaybolabiliyor.
“GERİYE DÖNÜP BAKTIĞIMDA…” Şu an geriye dönüp baktığımda bu hiç beklemediğim bir şeydi. Bunu uluslararası şirketlerde de gördüm, ulusal şirketlerde de… Keşke o zaman onlar için çok fazla çaba sarf etmeseydim diyorum. Odağımızdaki konularda ilerlerken gücümüzün yüzde 25’ini de bunlara harcadım.
TRİOMOBİL’İN HEDEFLERİ
Geliştirdiğimiz çözümleri uluslararası pazarlara sunmak amacıyla yurt dışı satış ve iş geliştirme birimi ve 10’un üzerinde ülkede temsilcilik kurduk.
Tüm krizlerden bir yetenek kazanarak çıktık. 2013 sonrasında bir projede yaşadığımız kriz, bize araç takibi için sadece yazılım değil donanım da geliştirebilme yeteneği kattı.
İnovasyona dayalı Ar-Ge faaliyetlerimizle 2020’de IoT alanında bölgesel lider olmayı hedefliyoruz.
2018 ve 2019’da araç takip sistemlerinin ciromuzdaki payının yüzde 50’nin altına düşmesini planlıyoruz.
2010-2013 arasında ölçeğimiz küçükken yüzde 80, 2014 ve sonrasında ise yüzde 120 hızla büyüdük. 2015’te yatırımcı görüşmelerine başladık.
2017 başında Ak Portföy Girişim Sermayesi, şirketimize B serisi büyüklüğünde bir yatırımla yüzde 30 ortak oldu.
Ekibimiz yatırım alana dek 47-48 kişiydi. Yatırım aldıktan sonra başlayan yeni yapılanmayla birlikte 100 kişiyi geçti.
2017 yılını 15-16 milyon TL düzeyinde bir ciroyla kapatacağız. Aktif takip ettiğimiz araç sayısı yıl sonunda 100 bini bulacak. 2020 hedefimiz ise 1 milyon araç.
2020 yılı sonrasında 100 milyon dolarlık beni heyecanlandıran bir ciro hedefimiz var. Bu cironun çoğunun abonelikten gelmesini amaçlıyorum.
0 yorum